4 Ekim 2011 Salı

BDP'den tartışma yaratacak benzetme

BDP'den tartışma yaratacak benzetme: AKP İTTİHAT VE TERAKKİ ERDOĞAN DA ENVER PAŞA'DIR
Gündem 04 Ekim 2011 Salı 11:00 
 

Van milletvekili DTP eş başkanı Aysel Tuğluk Radikal Gazetesi için gündemdeki konularla ilgili bir yazı yazdı.

İşte o yazının satırbaşları...

 

*Yazımı tamamlamak için bilgisayarın başına oturduğumda Başbakan’ın partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşma kulaklarımda çınlıyordu. “Ciğerlerinin yandığını” söylüyordu. Oysa yüzünde sadece öfke ve nefret vardı.

 *Biz, kitlemizle birlikte tarihe hesap vermeye değil, hesap sormaya geldik! Asıl Başbakan ve partisi tarihe nasıl hesap verecek? Masada ne kadar seçenek varsa hepsi bir bir uygulanıyor. Şırnak, Urfa, Suruç, İstanbul’da parti binalarımız, sendika binaları, sivil toplum örgütleri basılıyor, yönetici ve aktivistleri derdest ediliyor. Silahlı çatışmalar kentlere inmiş durumda. Ülke hızla iç savaş girdabıyla çalkalanıp duruyor.

*Başbakan’ın bulduğu dahiyane çözüm, Kürtleri PKK’ya karşı ayaklanmaya davet etmek.


*Aslında Habur meselesi hakkıyla anlaşılırsa birçok şey çok daha net bir ışık altında görünmeye başlar. “Şehzade” basının iddiasına göre, Habur’daki kitle hareketliliğine Türklerin gösterdiği tepki hükümeti ürkütmüş ve “frene basılmıştı”.

*Sonrasında DTP’ye yönelik “iyi yönetemediler” iddiasıyla yavuz hırsız tribi tekrarlanmıştı. Oysa Habur’da olan şuydu: Bizzat hükümet adına konuşan aracılar bir “geri dönüş jesti” talep etmişlerdi. Buna karşılık, herhangi hukuki bir düzenleme yapılmadan böyle bir dönüşün olmayacağı söylenince “gerekenler yapılacak” denildi. Sonrasında Kandil ve Maxmur’dan gruplar gelince yerel mahkemelerin fiili uygulaması “çözüm” olarak Kürtlerin önüne sürüldü. Bir taraftan fiiliyatla hukukun etrafından dolaşılıyor, bir yandan da Kürtlere “işte size pratik, herkes gelip silahları bıraksın” denilerek pişkinlik sergileniyordu. Bekledikleri gibi olmadığını görünce her alanda operasyonlar başladı. 


*En çok şaşkınlık geçirenler, bazı usul ve tasarıların değişimiyle demokratikleşmenin gelişeceğine inananlar. Başımıza özgürlük ve demokrasi yağacak sandılar. Oysa olan biten ordu ve bürokrasinin vesayetinin yerine bir AKP  vesayetinin inşasıydı. Bazı çevrelerin bu tespitten rahatsız olduğunun farkındayım. Uç örnekler kullanılarak ehveni şer mantığı oluşturuluyor; “Günde onlarca kişinin öldürüldüğü bir ortamdan bugün her şeyin özgürce tartışıldığı bir ortama geldik” deniyor. İşte büyük yanılgı burada başlıyor. 


*Ölümler her gün artıyorken, cesetler dağ başlarında bırakılıyorken “beraber yürüdük biz bu yollarda” diye şarkı söylenebiliyor yalnız ve güzel ülkemde. 
Kürtler şuna inanıyor: AKP Kürt siyasal mücadelesini ve kültürünü yok etmek için, sadece şimdiye kadar yapılanları tekrarlamakla kalmıyor, aynı zamanda demokrasi söylemini de bu uygulamaların bir tamamlayıcısı olarak kullanıyor. 


*Bugünkü iktidarlarını bu demokrasi havariliğine değil son otuz yılda özelikle Kürt hareketinin Kemalist elitte yarattığı yıpranma ve küreselleşme süreçlerinin etkisiyle oluşan fırsat alanlarını doldurarak yaptılar. AKP, bu dolgunun yeni İttihat ve Terakki’sidir. Hem ideolojisiyle, hem uygulamalarıyla hem de yöntemleriyle Erdoğan da yeni Enver Paşa’dır. Dokuz yıllık iktidarın da bakiyesi demokrasi ve özgürlükler değildir. Kürtler için hiç değildir. 


*Bu haliyle AKP, Kürtleri Kürtçe inkar edip, parayla pazarlayıp, açlıkla terbiye edip, ölüm listelerini bayram sonralarına ertelerken Çiller daha farklı bir üslup kullanıyordu. AKP’nin demokrasi ile balayı çoktan bitti. Gerekenler ise, eski gerekenlerdir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder