30 Kasım 2011 Çarşamba

Eroin çetesinin elebaşlarına marina darbesi

Eroin çetesinin elebaşlarına marina darbesi
İstanbul narkotik polisi yakalanan 133 kilo eroinin sahibi olduğu öne sürülen Nevzat Halitoğlu ile Yunan ortağını Ataköy Marina’da bağlı olan lüks yatta gözaltına aldı...


ERDAL KILINÇ İstanbul

İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü ekipleri uluslararası uyuşturucu kaçakçılarına yönelik olarak 9 ilde yaptıkları operasyonda 133 kilo 800 gram eroin ele geçirdi. İnşaat, turizm, ticaret alanlarında birçok şirketin sahibi Nevzat Halitoğlu, kardeşi Lokman Halitoğlu, Yunanlı ortakları Aristos Colunbus, Iuhannis E. ile birlikte toplam 13 kişi çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Van Başkaleli olan Halitoğlu ailesinin ünlü uyuşturucu kaçakçılarına eroin temin eden aile olduğu ileri sürüldü.
İhbar üzerine başlatılan çalışma üzerine takip ettikleri kaçakçılarının 3 ayrı yoldan uyuşturucu sevk edecekleri bilgisine ulaşan narkotik ekipleri, Mardin, İzmir, Çanakkkale, Van, Sakarya, Balıkesir ve İstanbul’da baskınlar düzenledi.
Ailesi adına uyuşturucu trafiği yönettiği iddia edilen Nevzat Halitoğlu, Yunanlı ortakları Colunbus ile E., Ataköy Marina’da bulunan Halitoğlu’nun Bager isimli yatında yakalandı. Yunanlı kaçakçıların Türkiye’deki uyuşturucuyu Hollanda’ya götürmek için İstanbul’a geldikleri öğrenildi.
Kaçakçıların eroini, yakalanma ihtimali üzerine 3 ayrı rota izleyerek, yurt dışına götürmeyi hedefledikleri tespit edildi. Kaçakçıları adım adım izleyen polisin tespitine göre 49 kiloluk birinci parti, Mardin üzerinden İstanbul’a getirilirken ele geçirildi.
43 kiloluk ikinci parti ise Karadeniz bölgesinden Çanakkale, oradan da İstanbul dışında bir yerde depoya bırakıldı. 41 kiloluk son parti eroin de Ankara üzerinden İstanbul’a getirildi.

Para da bulundu
Polis zulalı araçlarda da 2 ruhsatsız tabanca 231 bin 930 Euro, 3 bin 300 Dolar ve 8 bin TL’ye el konuldu.
Bu operasyonların ardından polis çetenin lideri olduğu öne sürülen Halitoğlu ve ortaklarının Ataköy Marina’da bir teknede buluştuğunu belirledi. Halitoğlu ve ortakları 500 bin lira değerindeki teknede gözaltına alındı.




Polis, çeteye ait olduğu belirtilen  lüks araçlara el koydu. Arabalar, Emniyet’in bahçesine çekildi.

 

3 dil bilen aşiret reisi
Çıkarıldığı mahkemede tutuklanan Nevzat Halitoğlu’nun İngilizce, İspanyolca ve İtalyanca konuştuğu, Mercedes Vito marka aracını kameralarla donattığı, iç yapısını koruma ve konfora göre dizayn ettirdiği öğrenildi. Yurt dışından elde ettikleri eroini Avrupa ülkelerine pazarlamak istedikleri belirlenen suç örgütünün elebaşı Nevzat Halitoğlu ile 2 kardeşinin İstanbul, Van, Çeşme ve Ayvalık’ta otelleri, inşaat ve uluslararası yat işletmeciliği yaptıkları şirketlerinin olduğu  belirtildi. Baba Fettah Halitoğlu’nun uyuşturucudan sabıkalı olduğu, Nevzat Halitoğlu’nun PKK ile bağlantısı bulunduğu, aranan kardeşi Esat Halitoğlu’nun da BDP’den milletvekili aday adayı olduğu iddia edildi. Ailenin Başkale Üniversitesi’ne ait araziyi devlete hibe ettiği de belirtildi.

 

dipnot
Kilosu 25 bin euro
Emhniyet kaynakları eroinin kilosunun yurtdışında 25 bin euro olduğunu, ele geçirilen uyuşturucunun piyasa değerinin de yaklaşık 3.5 milyon euro’yu bulduğunu kaydetti.

Sakık'ın sorusu

Sakık'ın sorusu büyük tartışma yarattı
TBMM Genel Kurulu’nda, bedelli askerlik düzenlemelerini içeren tasarı görüşmelerinde BDP’li Sırrı Sakık’ın, "24 Ekim Hakkari’de 36 PKK’lı militan öldürüldü. Hangi silahlar kullanıldı ki 36 gündür aileler çocuklarına teşhis edemiyorlar" sorusu tansiyonu yükseltti. Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin ardından milletvekilleri sorularını yöneltti.


SAKIK’IN SORUSU GERGİNLİK YARATTI
BDP’li Sırrı Sakık, "24 Ekim’de Hakkari Kazanovasında 36 PKK’lı militan öldürüldü. Ölümden sonra bunlar Malatya Adli Tıp Kurumuna sevk edildiler ama halen 36 gün olmasına rağmen orada kullanılan silahlardan dolayı. Bu ülkenin sorunu. Tarafsız olun" dedi. Sakık’ın, Sadık Yakut’un uyarısı üzerine, "Uyarsan ne olur, ayıptır be. Hangi silahlar kullanıldı ki 36 gündür aileler çocuklarına teşhis edemiyorlar. Savaşın da bir kuralı, ahlakı olmalıdır" sözleri salonda gerginlik yarattı.

-MECLİS BAŞKANVEKİLİ YAKUT, UYARDI



Oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Sadık Yakut, Sırrı Sakık’ı uyardı ve "Konuyla ilgili soru sorma hakkınız var. Sizi uyarıyorum. Konuyla ilgili soracaksınız. Konu dışına çıkarsanız müdahale edeceğim. Var böyle hakkım. Ben İçtüzük hükümlerini uyguluyorum. 24 tane Türk askeri şehit edilirken hangi ahlak varsa Türk askeri, iç hukukun ve uluslararası hukukun verdiği ölçüler içerisinde teröristle mücadelesini yapar" dedi.
BDP’li Hasip Kaplan’ın da itiraz etmesi üzerine Yakut, "Ben tarafım. Devlet tarafıyım. Çok net söylüyorum" dedi.

-MİLLİ SAVUNMA BAKANI: "ALNINDA PKK’LI YAZIYOR MU?"-
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da "Öncelikle bu terör örgütü üyeliğinden kovuşturma tabi tutulanlar da bundan faydalanacak mıdır?" diye sordu.
Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Milli Savuna Bakanı İsmet Yılmaz, bu yasadan suç işleyenlerin yararlanıp yararlanmayacağına ilişkin soruya, "Ceza kovuşturmasına tabi tutulanlar farklı husus, bu yasada ne diyoruz, 30 yaşından gün almış olanlar. Alnında yazıyor mu PKK’lı olduğu. O ayrı. Bu yasanın şartlarını taşıyanlar bu ülkenin vatandaşı olan bu yasada belirtilen şartları taşıyan herkes bu yasadan faydalanır" dedi.
Milli Savuna Bakanı, yasadan yararlanacakların sayısının yaklaşık 460 bin civarında olduğunu da söyledi.

-SIRRI SAKIK’IN SORUSUNA YANIT VERDİ-
Sırrı Sakık’ın sorusuna yanıt veren Milli Savuna Bakanı, "Bu ülkenin insanı hiç ölmesin. Siz elinizde silahla Almanya’nın dağlarında dolaşabilir misiniz, Amerika’nın dağlarında dolaşabilir misiniz, oralarda dolaşamıyorsanız da Türkiye’nin dağlarında nasıl dolaşırsın" dedi.

-VEKİL ÇOCUKLARI YARARLANACAK MI?-
"Buradaki milletvekillerinden üçüncü dereceye kadar olanlardan kaç kişi faydalanacak diye bir soru var" diyen Milli Savunma Bakanı, "Buna insaf demek lazım. Bu parlamentonun değerini düşünmek demektir. Bunun içinde siz de varsınız, biz de varız. Biz şimdi bütün milletvekillerine sorduk mu sizin evladınız kaç yaşında, 30 yaşında askerlik çağına gelmemiş, gitmemiş olan var mı diye sorduk mu, böyle bir şeyi yaparsak ayıp olurdu" dedi.

29 Kasım 2011 Salı

Kobralar ve jammerlar eşlik etti

Kobralar ve jammerlar eşlik etti

ŞIRNAK’ın Cizre İlçesi’nde bugün sivil minibüslerle Irak sınırındaki birliklere asker sevk edildi. Yaklaşık 200 araçlık konvoyun geçişi sırasında Kobra helikopterler uçuş yaparak güvenlik önlemi aldı.

Cizre’de bugün askeri hareketlilik sınıra yapılan asker sevkiyatı ile sürdü. Mardin yönünden gelen ve Cizre’den geçiş yapan yaklaşık 200 sivil minibüs içinde tam techizatlı komandolar olduğu görüldü. Konvoya havadan Kobra helikopterler sürekli eşlik ederken, zaman zaman konvoy üzerinde alçak uçuş yaptıkları görüldü.




Konvoya karadan da frekans karıştırıcı Jammer’li araçlar ile zırhlı araçlar eşlik etti. Konvoydaki askerlerin sınır birliklerine götürülerek burada konuşlandırıldıkları belirtildi.

28 Kasım 2011 Pazartesi

PKK'lı terörist teslim oldu


"İnsanların öldürülmesine karşıyım" diyen PKK'lı teslim oldu
SURİYE’den Türkiye’ye geçen PKK’lı 24 yaşındaki Ferdi A., jandarmaya teslim oldu. Babasının katilini bulmak için dağa çıktığını belirten PKK'lının, insanların öldürülmesine karşı olduğu için teslim olduğunu söylediği kaydedildi.



Reşit ÇELEBİOĞLU/ KİLİS, (DHA)

Kilis’in Suriye sınırındaki Çerçili Köyü’nden jandarmayı arayan Ferdi A., PKK’lı olduğunu belirterek teslim olmak istediğini bildirdi. Etkin

Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmak istediğini de belirten PKK’lı, jandarma tarafından teslim alındı. İl Jandarma Komutanlığı’nda sorguya alınan Ferdi A.’nın ifadesinde, babasının katilini bulmak için dağa çıktığını söylediği belirtildi.

İfadesinde şöyle dediği kaydredildi:

"1994 yılında İstanbul’da babam Fevzi A. öldürüldü. Yıllarca babamın kim tarafından öldürüldüğünü öğrenmek için çalıştık. Dicle Üniversitesi’nde okurken, bana babamın katilini örgütün bileceğini söylemeleri üzerine, ideolojik olarak tasvip etmeme rağmen 2008 yılında Haftanin kampına katıldım. Burada kısa bir siyasi eğitim aldıktan sonra Kandil’e gittim. Burada siyasi eğitim aldım. Yapı gereği insan öldürülmesine karşıyım. Örgütü, yaptıkları katliamları tasvip etmediğim için Suriye’den Türkiye’ye gelerek teslim oldum. Çok pişmanım."


Diyarbakırlı olduğu ve ailesinin ekonomik sorunu da olmadığı öğrenilen PKK'lı, ifadesinin ardından adliyeye sevk edildi

3 PKK' lı öldürüldü

Diyarbakır' ın Dicle ilçesinde çatışma çıktı. 3 PKK' lı öldürüldü

DİYARBAKIR'ın Dicle İlçesi kırsalında güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonda, 3 PKK'lı silahları ile birlikte ölü olarak ele geçirildi.

Diyarbakır Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre dün saat 22.35'de Dicle İlçesi Kurşunlu Köyü kırsalında Jandarma Özel Harekat Timleri ve İl Jandarma Komutanlığı'nın birlikte yürüttüğü operasyonda, bir grup bölücü terör örgütü mensubu ile çatışma çıktı.

Çatışmada 3 PKK'lı ölü olarak silahları ile birlikte ele geçirilirken, bölgedeki operasyonun hava destekli ve özel birliklerin katılımı ile sürdüğü belirtildi


ÇATIŞMADA ÖLENLERDEN BİRİ BÖLGE SORUMLUSU

Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, dün gece Dicle ilçesi Kurşunlu köyü kırsalında çıkan ve sabah saatlerine kadar süren çatışmada öldürülen 3 PKK’lıdan birinin örgütün bölge sorumlusu olduğunu söyledi. Vali Toprak, bugün adli inceleme için bölgeye Cumhuriyet savcının gittiğini ve o sırada da taciz ateşi açıldığını söyledi.

SAVCI ÇATIŞMA BÖLGESİNDEYKEN TACİz ATEŞİ AÇILDI

Vali Mustafa Toprak, Dicle ilçesinde çıkan ve 3 PKK’lı’nın öldürüldüğü çatışma ile ilgili olarak bölgede pusu faaliyeti yürüten Jandarma özel harekat timlerinin dün gece saat 22.35’de Kurşunlu köyü kırsalında 3 kişilik terörist grubu ile karşılaştığını belirterek, "Çatışma yaşanıyor ve sabah saatlerine kadar devam ediyor. Hava destekli çatışmada, 3 terörist silahları ile birlikte ölü ele geçiriliyor. Öldürülen PKK’lılar arasında örgütün ’Armanç’ kod adlı bölge sorumlusunun da olduğu belirtildi. Bugün sabah saatlerinde adli işlemler için Cumhuriyet savcısı olay yerine gitti. Savcı o bölgede iken yine taciz ateşi açıldı. Bölgede operasyon devam ediyor" diye konuştu.

Vali Toprak, son dönemlerde yerleşim birimlerine ve ilçelere yönelik saldırılar gerçekleştiren teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için güvenlik güçlerinin gece gündüz çalıştığını da belirterek, "Dicle’deki olayda da alınan bir istihbaratın değerlendirilmesi sonucu operasyon başlatılıyor ve 3 terörist ölü olarak ele geçirildi. Yapılan adli işlemlerden sonra cenazeler Malatya Adli Tıp kurumuna gönderilecek" dedi.

27 Kasım 2011 Pazar

Şırnak'ta KCK operasyonu

Şırnak'ta KCK operasyonu
Şırnak'ta KCK operasyonu
KCK'ya yönelik düzenlenen operasyonda aralarında belediye meclis üyeleri ve BDP çalışanlarının bulunduğu 8 kişi gözaltına alındı.
Şırnak merkezde PKK'nın şehir yapılanması olan KCK'ya yönelik düzenlenen operasyonda aralarında belediye meclis üyeleri ve BDP çalışanlarının bulunduğu 8 kişi gözaltına alındı. 

Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Terörlerle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ekipleri ile özel harekat polisince sabaha karşı Şırnak merkezde yapılan eş zamanlı operasyonda 8 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların isimleri şöyle; Şırnak Belediyesi Belediye Meclis Üyesi Abdullah Şaran, İsmet Koluman, Sabri Ürkmez, Belediye çalışanı Osman Ötün, Ahmet Alınak, BDP parti çalışanı Selma Sapmaz, Fatma Kabul ve Şırnak Belediyesi Eğitim Destek Evi Öğretmeni Dehmat Zana.

Gözaltına alınan zanlıların ifadeleri alınmak üzere Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldükleri öğrenildi.

İngiltere'de PKK şantajı

Sofraya PKK terörü çöktü

 
ERDAL ŞAFAK

Sofra'da terör
Kraliçe II. Elizabeth'in 22 Kasım Salı akşamı Cumhurbaşkanı Gül onuruna Buckingham Sarayı'nda verdiği "Devlet şöleni"nden sonra otelime dönüp gecenin izlenimlerini kâğıda, pardon ekrana dökerken telefonum çaldı. 
Arayan yıllardır Londra'da yaşayan bir dostumdu. Sitem etti: "Buraya gelmişsin, haber bile vermiyorsun. Ancak haberlerden öğreniyorum..."
Sitemlerini göğüsledikten sonra, "Yarın buluşalım" dedim. "Nerede?" diye sordu.
Işık hızıyla düşündüm. Hani o fraklı fotoğraflarımızın yayınlandığı Kraliçe'nin şöleninden "Saray'da bir gece" başlıklı yazımda da anlattığım gibi hem aç dönmüşüm, hem de yorgun... Bu iki veriden bir formül ürettim: "Sofra'da öğle yemeğine ne dersin?"
Londra'da Hyde Park'ın karşısında yer alan Hilton Oteli'nde kalıyoruz. Hemen arkamızdaki sokaklardan birinde bizim Asmalımescit'in minyatürü diyebileceğim bir restoranlar ve barlar sokağı var. Sokağın köşesinde de Sofra restoran. 
***

Sofra, hiç tartışmasız Avrupa'daki en ünlü Türk lokantası. Sahibi, bir Anadolu Türk'ü; Hüseyin Özer.
Hüseyin Bey, tek lokantayla başladı, iki-üç-dört derken önce Londra'da bir zincir oluşturdu, sonra Avrupa'ya açıldı. Finlandiya'ya kadar uzandı. Hatta, Türkiye'ye, İstanbul'a. Taksim'de Tepebaşı'na yakın yerde şirin bir restoran açtı. 
***

"Bütün bunları geçmiş zaman kipinde anlatman daha doğru olur" dedi dostum, ertesi öğlen Londra'nın bir görünüp bir kaybolan ve de hiç mi hiç ısıtmayan güneşinde Sofra'da buluştuğumuzda.
- Neden?
- Çünkü Sofra'nın o zinciri paramparça oldu. Hüseyin Özer, İstanbul'dakini bile elden çıkardı.
- Hayrola ne oldu?
Dostum derin bir iç çektikten sonra anlatmaya başladı... 
***

"Hüseyin Bey'i ne kadar tanıyorsun bilmiyorum ama insan canlısıdır. İnsanlara çok güvenir. Hele Türkler'e. Haydi, genelleştireyim; Türkiye'den gelenlere. Burada da gördüğün gibi restoranlarında çoğunlukla Türkiye'den gelenlere iş verir. Hiçbir ayrım yapmadan. İstanbul'dan gelen var personelinin arasında, Kars'tan, Kayseri'den, İzmir'den, Diyarbakır'dan gelen...
Bir özelliği de Londra'ya okumaya gelenlere hem iş verir, hem de maddi yardımda bulunur. Yani okutur onları.
İşte bu şekilde işe aldıklarından biri çalışkanlığıyla, kılığıyla- kıyafetiyle, efendiliğiyle bir süre sonra Hüseyin Bey'in hem gözüne girdi, hem de güvenini kazandı. Delikanlı iki-üç yılda Sofra restoranlar zincirinin genel müdür yardımcılığına kadar yükseldi. Hatta Hüseyin Bey, insan kaynakları birimini, yani personel alımı sorumluluğunu da ona verdi.
Sonradan öğrendik... O delikanlı Sofra'nın çeşitli restoranlarına 2 yılda onlarca kişi almış. Hepsi de kendisi gibi Güneydoğu kökenli. Ve de hiç belli etmeden ancak şeytanın aklına gelebilecek bir plan hazırlamış. 
Sofra kapılarını sabah 08'de kahvaltı servisi için açar, gece yarısına kadar çalışır. O nedenle personel vardiyalı hizmet verir. Son vardiya gece yarısından sabaha kadar ertesi günün mezelerini, sulu yemeklerini ve kahvaltılıklarını hazırlamakla görevlidir.
Genel müdür yardımcısı o genç bir gece yarısından sonra zincirin restoranlarına yerleştirdiği adamlarına, "Harekete geçme zamanı geldi" haberini ya da talimatını gönderdi.
Hemen gereğini yaptılar: Yağ-kir içinde önlükler taktılar, yemeklere izmaritler attılar, bir gün öncesinden kalmış yemekleri yeni pişmekte olanlara eklediler... Ve daha ne rezaletler. Hepsini de hem filme çektiler, hem de fotoğrafladılar..." 
***

Dehşetle dinledikten sonra sordum:
- Peki ne için yaptılar bütün bunları?
- Dur dinle... Ertesi gün o genç Hüseyin Özer'in odasına dayandı. Masasına fotoğrafları yaydı, lap-top'una filmi koyup izlettirdi ve resti çekti: "Ya restoranlarını bize devredersin, ya da bütün bu fotoğrafları ve görüntüleri hem Sağlık Bakanlığı'na, hem de Belediye'ye teslim edersin." Restoranlarda hijyen, İngiltere'de en küçük ödün bile verilmeyen bir tabu. Çok ağır para cezaları veriliyor, restoranlar süresiz kapatılıyor, hatta sahibi ciddi hapis cezalarına çarptırılıyor.
- Kimmiş bu genç?
- Hüseyin Bey de aynen bunu sormuş: "Sen kimsin? 'Biz' derken kimi veya kimleri kastediyorsun? Delikanlı sırıtmış: "Biz PKK'yız. Örgüt, Sofra zincirini istiyor. Hayır dersen, sen bilirsin..." Ve çıkıp gitmiş.
- Sonra?
- Hüseyin Bey, o gün, o öğleye kadar Londra'daki 4 restoranı dışında zincirin tüm halkalarını elden çıkarmış. Kimini yarı değerine, kimini ölmüş eşek fiyatına satıp-savmış. Zararının 20 milyon pound'un üstünde olduğu söyleniyor. 
***

Tam anlamıyla nutkum tutuldu...
- Hüseyin Özer, Kraliçe'nin yemeğinde dört sandalye ötemdeydi. Ve çok durgun, yorgun, moralsiz görünüyordu. Bu yüzden mi çöktü?
- Çöktü ne demek; hayatı da, ruhsal durumu da allak-bullak oldu. Paranoya uçurumuna yuvarlandığını bile söyleyebilirim. Şimdi kalan restoranlarında ne zaman bir esmer Türk görse, can havliyle personelinin yakasına yapışıyor: "Çıkarın bunları, yediklerini- içtiklerini bana yazın..." Bir defasında yine esmer tenli bir grup gelmiş. Hüseyin Bey'de aynı refleks, aynı korku, aynı tepki... Şef garson kulağına eğilip, "Şimdiden 400 pound'luk hesap yaptılar. Çıkaralım mı?" diye sormuş. Para büyük... Hüseyin Bey'in yanıtı: "Kalsınlar... Ben gideyim. Gözüm görmesin..." 
***

Dostum devam etti: "Şimdi Hüseyin Özer ve Sofra'sı yeniden toparlanmaya çalışıyor. 4 restoranına 5'incisini eklemeye çalışıyor." 
"Londra'da o kadar mı güçlü PKK?" diye sordum.
Çatalını önündeki humus tabağına değdirirken yanıtladı: "Türk veya Türkiyeli topluluğu arasında o kadar at koşturuyor. Tabii birilerinin göz yumması nedeniyle..." 
***

Abdurrahman Şimşek'in Abdullah Öcalan'ın son sevgilisi Ayfer Kaya'nın İtalya'da bir kebap zincirini yönettiğine ilişkin haberini okuyunca, Hüseyin Özer'i ve Sofra zincirini bir kez daha düşündüm... 
PKK, İtalya'daki o kebapçı zincirine nasıl sahip oldu acaba?

Demirtaş'tan iddialar

Demirtaş'tan çarpıcı iddialar
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AK Parti’nin kendilerini Meclis’te istemediğini öne sürerken, "Bizi Anayasa Komisyonu’ndan çekilmeye zorluyorlar. Amaçları; sesimizi, soluğumuzu kesmek. AKP asla ve asla Meclis’te kalmamızı istemiyor. Meclis’te sesimizin duyurulması onları rahatsız ediyor. Ellerinde halen tutuklama listeleri var. O listede belediye başkanları, il genel meclis üyelerinin yanı sıra ilk etapta 5 milletvekilimizin isimleri var. Onların istihbaratı da bize geldi. 6 milletvekilimiz içeride, 5’ini daha tutuklamayı düşünüyorlar" dedi.


BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin Hakkari 2’inci Olağan Kongresi’ndeki yaptığı konuşmasına KCK operasyonunda tutuklanları selamlayarak başladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın politikalarını eleştiren Demirtaş, Türkiye’de siyaset yapmanın zor, Hakkari’de yaşamak, siyaseti yürütmenin de kat kat daha zor olduğunu savundu.

O nedenle Hakkarililer’in kahramanlıkların en büyüğünü gösterdiğini belirten Demirtaş, şöyle dedi:
"AKP’nin, Başbakan’ın yürüttüğü politika tümüyle bizim sadece siyasal irademizi değil, bütün Kürt halkını yok etme politikasıdır. Bunu akıl hocaları da cemaat önderleri de açık açık söylüyorlar. Yani bir halkın tamamının katliamlardan geçtiği bir süreçten geçiyoruz. Bu yüzden zorlu olacak. Ama geçmiş dönemin iktidarları da, geçmiş dönemlerin Başbakanları da bugünkü Başbakan, bugünkü İçişleri Bakanı kadar saldırgan davrandı, ama her birine bu halk hak ettiği cevabı vermekten geri durmadı. Bu yüzden Hakkari’den Başbakan’a sesleniyorum; Hakkari senin karizmanı, fiyakanı çizdi. Senin siyasal geleceğini de çizecektir. Sen Hakkari’den özür dilemediğin, Hakkari ile barışmadığın müddetçe bu ülkenin tümünün Başbakan'ı olamayacaksın. Bu da sana ders olacak. Hakkari karşında direnecek ve sana gereken dersi verecek."


Ortadoğu’da büyük taşların yerinden oynadığını, Libya’dan İran’a çalkantılı bir siyasal sürecin yaşadığını anlatan Demirtaş, 1’inci Dünya Savaşı’nda da Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığını ve büyük uluslararası güçlerin Ortadoğu’nun kaderini belirlemeye çalıştığını söyledi.

Demirtaş, şöyle devam etti:
"O dönemde haritalar çizildi, Kürt halkının hak ettiği statüler Kürtler’e verilmedi. O dönemde Kürdistan dörde bölündü ve Kürt halkı dört ayrı ülkede hukuksuz haksız bir uygulamayla yaşamaya mahkum edildi. Şimdi yeniden Ortadoğu dizayn ediliyor ve Kürt halkının kendi statü talebi vardır. İran’da Suriye’de, Güney Kürdistan’da ,Türkiye’de de statü talebi var. Bizler yaşadığımız ülkede, yaşadığımız devletlerde siyasal statü isteyerek yaşamak istiyoruz diyor bu halk. Şimdi ise AKP iktidarı Kürtler halklarını almasın diye Suriye’ye, Güney Kürdistan’a müdahale ediyor. Ve içeride de bütün Kürtler’i tutuklayarak, konuşacak, hakkını arayacak herkesi susturmaya çalışıyor. Öyle şeyler yapıyor ki, Ortadoğu’da taşlar yerine oturduğunda Kürtler önümüzdeki bir yüzyıl daha statüsüz yaşasın. Bütün amacı bu. Kürtler bir kez daha bu tarihi fırsatları kaçırsın diye bütün gücü bize karşı kullanıyor. O nedenle bu tutuklamalar sıradan tutuklamalar değildir. Arkadaşlarımızın suç işlemediğini herkes biliyor. Başbakan da biliyor, medyada biliyor. CHP ve MHP’de destek vererek Kürt halkını bu dönemde sessiz bırakmaya, sokağa çıkamaz hale getirmeye çalışıyorlar. Herkesin dikkatli olması, bu tutuklamalara karşı asla ve asla tek bir milim geri adım atmamak lazım."

"5 MİLLETVEKİLİMİZİ DE TUTUKLAYACAKLAR''

Demirtaş, Ak Parti’nin BDP’yi Meclis’ten atmaya çalıştığını, Anayasa Komisyonu’ndan çekilmeye zorlandıklarını iddia ederken, şöyle konuştu:
"Amaçları; sesimizi, soluğumuzu kesmek. AKP asla ve asla Meclis’te kalmamızı istemiyor. Meclis’te sesimizin duyurulması onları rahatsız ediyor. Çünkü ellerinde halen tutuklama listeleri var .O listede Belediye Başkanları, İl Genel Meclis üyelerinin yanı sıra ilk etapta 5 milletvekilimizin isimleri var. Onların istihbaratı da bize geldi. 6 milletvekilimiz içeride, 5’ini daha tutuklamayı düşünüyorlar. Bütün bu tezgahları yapacak, uygulayacak, hayata geçirecekler. Kendileri bilir. Biz kendilerinden aman dilemeyeceğiz, rica minnet etmeyeceğiz. Polisleri emrindedir, mahkemeler elindedir, medya patronları onların emrindedir. İstediklerini yapabilirler. Hepimizi içeri atabilir. Başbakan’a buradan sesleniyorum; Topumuzu katliamdan, her birimizi tek tek dar ağacından da geçirsen, senin karşında aman dileyen, senden ricada bulunan tek bir BDP’li bulamayacaksın. Bizim direnişimiz çok büyük olacak. Hakkari halkı da, Kürt halkı da savaş istemiyor. Biz savaşa karşıyız, ama senin kölen, teslim olacak, boyun eğecek de değiliz. Senin savaşına karşı elimizdeki bütün gücümüzle, imkanlarımızla direnişi ortaya koyuyoruz ve bu direnişimizi de daha da büyüteceğiz. Tam böyle bir dönemde Başbakan’ın Dersim katliamı ile ilgili özür dilemesi de tesadüf değildir. Böylesi bir dönemde Kürtler’i kullanması, kandırması gibi her türlü yöntemleri deneyen bir Başbakan'dır."

''BAŞBAKAN TÜRKİYE'DE İKİ ŞEHİRDEN NEFRET EDİYOR''

Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de iki şehirden nefret ettiğini, bunlardan birinin Tunceli, diğerinin Hakkari olduğunu iddia etti. Ak Parti’nin bu iki ilden milletvekili çıkaramadığını söyleyen Demirtaş, şöyle dedi:
"Şimdi böyle bir Başbakan’ın Dersim’in acısını, Dersim’in travmasını anladığını söylemesi iki yüzlülüktür. Kimse kimseyi kandırmasın. Ama sırf Dersim ili CHP’ye oy verdiği için il başkanları toplantısında üstün körü bir özür dileyip bunu geçmesi bizim açımızdan kabul edilebilir değil. Bizim açımızdan böyle bir özür Dersim katliamının üstünü örter. Dersim katliamı niçin yapılmıştı? Türkleştirmek, Türk ulusunu güçlendirmek için yapılmıştı. Bugün AKP’nin Kürt halkına yönelik anadilde eğitimi kabul edemiyor, Kürt halkının siyasal iradesini kabul etmiyor olması da Türkleştirme’ye dönük bir politikadır. Dolayısıyla AKP’nin bugün yaptığı Dersim katliamından farklı değildir. Dersimde Kürtler fiziki olarak ortadan kaldırılmıştı, bugün ise Kürtler siyasal ve kültürel soykırıma tabi tutuluyor. Bir Başbakan çıkıp ne diyor? 'Kimse benden ana dil istemesin, kimse anadilde eğitim talebiyle gelmesin' diyor. Eğer bir halk anadilde eğitim göremiyorsa o halk Kültürel olarak ortadan kalkıyor demektir. Başbakan samimiyse Dersim katliamı ile ilgili araştırma komisyonu kurar ve parlamento kararıyla Başbakan Meclis kürsüsüne çıkar devlet adına, parlamento adına geçmişte yaşanan Dersim katliamı ile ilgili Alevi halkından, kürt halkından özür diler."

Demirtaş, KCK adı altında yürütülen tutuklamalara karşı Kürt halkına direniş çağrısında da bulunurken, "Sesinizi yükseltmeniz lazım. Sokaklara, alanlara bu tutuklamalara karşı yılmadığınızı, teslim olmadığınızı göstermeniz lazım. Bu yükü sadece Yüksekova ve Hakkari halkının sırtında bırakmamak lazım. Buradan tüm Kürt halkını direnişe davet ediyorum. Tarih bize böyle bir dönemde böyle bir sorumluluk üslenmiştir" dedi.

Talabani arabuluculuğa soyundu

Talabani: -"Batının ya da Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesine karşıyız"

- Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, batının ya da Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesine karşı olduklarını söyledi.

Talabani, Irak’ın yarı resmi kanalı olan El Irakiye televizyonuna yaptığı açıklamada, batının ya da Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunmasına karşı olduklarını ve Suriye tarafıyla yaptıkları yazışmalarda, Başbakan Nuri El Maliki, Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ve Hükümet sözcüsü Ali Debbağ tarafından daha önce yapılan açıklamalarda da bunun dile getirildiğini kaydetti.

Talabani, "Suriye halkının haklı demokratik taleplerinin yanında olduklarını, Suriye’deki sorunların batılı askeri müdahale yerine Arap girişiminin daha hayırlı olabileceğine inandıklarını" ifade etti.

Suriye’deki mevcut durum yerine "aşırıcı" tarafların gelmesinden korktuklarını dile getiren Talabani, demokrasiye, demokratik Irak’a ve Arap Baharının asıl amacına düşman olacak "aşırıcılıktan" açık bir şekilde korktuklarını kaydetti.

-Terör örgütünün silah bırakması-


Talabani, terör örgütü PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili bir soru üzerine de, "dönemin silahlı mücadele dönemi olmadığını, PKK’nın mutlaka silah bırakması gerektiğini" söyledi.

"Bu konuda PKK’yı ikna etmeye çalıştığını ve PKK’nın silahı bırakma konusunda 2 şart öne sürdüğünü" dile getiren Talabani, şöyle konuştu: "PKK, silah bırakma konusundaki girişimimden memnun olduğunu ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın silah bırakması konusundaki çağrısını yerine getirme konusunda bir endişelerinin bulunduğunu dile getirdi. Bana aynen şu söylendi, ’Silahı bırakıp dağdan şehre inmemiz isteniyor. Gideceğimiz yer neresi? Ev mi, yoksa hapis mi? Birinci şartımız genel af ilan edilsin. Hazırlanacak yeni anayasada ’Türkiye’nin hepsi Türk değildir. Türkiye birçok ırktan oluşur’ ifadesine yer verilsin’.

PKK’yı ikna etme konusunda başarılı olduk sayılır. Türk tarafını ikna etme konusunda yarım başarılı olmuş sayılırız. Bu konuda kardeşim Mesut Barzani ve Berham Salih Türk tarafıyla iyi çalışma yürütüyor." -ABD güçlerinin Irak’tan çekilmesi- ABD güçlerinin Irak’tan çekilmesine de değinen Talabani, Amerikan askerlerinin ülkeden çekilmesinden sonra polis ve ordunun iç güvenliği sağlayabileceğini, ancak hava, deniz savunmasında ve yeni silahların kullanılmasında büyük sorun olduğunu belirtti.

Talabani, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanı olarak hava, deniz ve piyade subaylarının sundukları raporları inceledim. Bu raporlara göre Amerikan güçlerinin varlığına ya da en azından Amerikan güçlerinin eğitmen olarak kalmasına ihtiyaç duyulduğunu gördüm.

Subaylar, hava sahasını, karasularımızı korumaya muktedir olmadıklarını, hatta yeni satın alınan silahları ve Amerikalılardan alınan silahları kullanamadıklarını söyledi. Bu raporları siyasi parti ve oluşumların başkanlarına gösterdik. Irak ordusundaki tüm subaylar ülkede Amerikan güçlerinin, ister eğitmen ister teröre karşı verilen mücadelede veya ülke savunmasında Irak güçlerine destek veren güç olarak kalmasını istiyor. Siyasi parti ve oluşumların başkanları Amerikan güçlerinin ülkede dokunulmazlıktan yoksun kalması konusunda karar verdi. Kürt tarafı Amerikan güçlerinin ülkede kalmasından yana oy kullanmıştı."

26 Kasım 2011 Cumartesi

Güngören davasında rekor ceza istemi

İstanbul Güngören’de 18 kişinin öldüğü patlamanın sanıkları için savcı toplam 17 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 3600 yıl hapis cezası istedi


SELAHATTİN GÜNDAY İstanbul DHA

İstanbul Güngören’de, 2008 yılında meydana gelen ve 18 kişinin öldüğü patlamaya ilişkin görülen davanın duruşmasında savcı Mehmet Ali Uysal mütalaasını açıkladı. Savcı, tutuklu iki sanığın, hamile Filiz İlkiz’in de aralarında olduğu 17 kişinin ölümüne neden olmak suçundan 17 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına ayrıca, “90 kişinin yaralanmasına neden olmak” ve “mala zarar vermek” suçlarından 1170 yıldan 1800’er yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istedi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki görülen duruşmaya 8 tutuklu sanığın hepsi katıldı.




Asıl fail firarda
Duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan Savcı Uysal, yakalanamayan “İrfan-Sedat-Selçuk-Azat” kod adlı örgüt mensubunun 27 Temmuz 2008’deki patlamanın asıl faili olduğu belirtildi.
Mütalaada, sanıklardan Hüseyin Türeli’nin PKK içerisinde kırsal alandan gelen örgüt mensuplarına yer temin etme, ihtiyaçlarını karşılama, diğer örgüt mensupları ve kırsal alandaki üst düzey sorumluları ile irtibatlarını sağlama konusunda faaliyet gösterdiği, örgüte eleman kazandırmak, yeni kazanılan örgüt elemanlarını kırsal alana aktarmak konusunda faaliyet gösterdiği iddia edildi.

Gözcülük yaptı
Türeli’nin ayrıca olay yerindeki bombaların yerleştirilmesi sırasında gözcülük yaptığı da belirtildi.
Sanık Nusret Tebiş’in eylem gerçekleştirmek için kırsal alandan İstanbul’a gelen ve kendisi ile irtibat kuran yasadışı terör örgütü üyelerini başka sanıklarla irtibata geçirdiği, asıl faale ev temin ettiği ifade edildi.
Mütalaada tutuklu sanıklar Hüseyin Türeli ve Nusret Tebiş’in “devletin birliğini bozmak ve ülke bütünlüğünü bozmak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi.

17 kez müebbet
İki sanığın hamile maktul Filiz İlkiz’in de aralarında olduğu 17 kişinin ölümüne neden olmak suçundan 17 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması ve ayrıca 90 kişinin yaralanmasına neden olmak ve mala zarar vermek suçlarından 1170 yıldan 1800’er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Diğer 6 tutuklu ve bir tutuksuz sanığın da “Terör örgütü üyesi olmak, ruhsatsız silah bulundurmak” gibi suçlardan cezalandırılmalarını isteyen Savcı Uysal, bir tutuksuz sanığın da beraatini istedi.

Öcalan'dan Kandil'e gizli mektup !

Öcalan'ın 10 sayfalık mektubu bulundu
PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın, PKK ve KCK'ya talimat yağdırdığı 27 Temmuz 2011 tarihli mektup ortaya çıktı.


 PKK lideri Abdullah Öcalan'ın PKK ve KCK'ya emirler yağdırdığı mektuba ulaşıldı. Apo, 10 sayfalık mektubunda; "örgütün pasiflikten çıkıp, aktif eylemler yapmasını" emrediyor!

PKK SORUMLUSUNUN CEBİNDEN ÇİKTİ

10 sayfalık Öcalan mektubu, Siirt Pervari'de 19 Ağustos 2011'de güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada ölü ele geçirilen sözde Botan Eyalet Sorumlusu Zerdeşt kod adlı Ali Gezer'in cebinden çıktı. PKK yöneticisi Gezer in bu mektup üzerine eyleme geçtiği öğrenildi.

DIŞARI, AVUKATLAR ÇIKARDI


Öcalan, mektubu avukatları aracılığı ile örgüt yöneticilerine ulaştırdı. Akit'in haberine göre, Öcalan mektubu avukatlarına 27 Temmuz 2011'de verdi. Şok mektupta teröristbaşı, PKK militanları ve KCK yöneticilerine talimatlar yağdırdı. Başbakan Erdoğan, talimatlarla dolu mektuptan haberdar edildi. Devletin zirvesinde bir dizi görüşme gerçekleştirildi ve Öcalan'ın avukatları ile görüşmesinin engellenmesi kararı alındı.

MEKTUPTAN BAZI BÖLÜMLER

"Açık bir şekilde KCK'ye de, Devlete de söylüyorum. Beni taşeron olarak kullanamazsınız. KCK de beni taşeron olarak kullanıyor. AKP de gelen heyeti taşeron olarak kullanıyor. Her iki taraf da beni taşeron olarak kullanmaya çalışıyor."

KANDİL YAZDIKLARIMDAN ÇOK...

"Kandile de bana 'Yazdıklarınınzdan çok istifade ediyoruz, önümüzü aydınlatıyorsunuz' diyor. Her iki taraf da beni idare ediyor. Aslında bu bir şantajdır. Her iki tarafında beni taşeron olarak kullanmasına son veriyorum. Bugün itibariyle buna son veriyorum."

EĞER BİTİRMEZSEN SENDEN DAHA REZİLİ YOK

"Türkiye de iki de bir 'Bitireceğiz, şöyle bitireceğiz' diyor. İşte "Srilanka gibi olacak" diyorlar. Eğer 300 uçağı kaldırıp Kandil'İ bombalamazsan, eritemezsen sen de şerefsizsin. Sen de hazırsan Srilanka olmadığını ispatla o halde..."

"Ahmet Altan yazısında savaşın gümbür gümbür geldiğini, bunu durdrucak tek kişinin ben olduğunu yazıyor. İyi de ben burada ayda yılda bir iki sattlik bir görüşmeyle mi bunu başaracağım? Yapabiliyorsa o koşullarda kendisi gelip yapsın. Ona söylemeli Öcalan rolünü oynaması için hükümetin adım atması lazım. Onlar da üzerine düşeni yapmalı. 30 yıldrı Kandil tüm yükü omuzlarıma atmış. Kandil'i de uyarıyorum. 30 yıl dışarda 13 yıl da burada taşıyorum. Benim bu önderlik tarzıma alışmışlar. Bende bu önderlik tarzımdan sürekli yardım almaya çalışıyorlar. BDP onlara o kadar konuşacaklarına doğru dürüst karar versinler. Kararlarını da uygulasınlar."

25 Kasım 2011 Cuma

PKK: "Eller bir süreliğine tetikten çekildi"

PKK: Eller bir süreliğine tetikten çekildi


 PKK, "devlet ile Abdullah Öcalan arasında müzakerelerin yeniden başlaması için ellerin bir süreliğine tetikten çekildiğini" duyurdu.


PKK'nın bu açıklamasını, Taraf Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Kurtuluş Tayiz köşesinden duyurdu. Tayiz'in "Eller tetikten çekildi ama görüşme yok" başlığıyla Taraf'ta yayımlanan (25 Kasım 2011) yazısı şöyle:

 

‘Eller tetikten çekildi ama görüşme yok’


Mesud Barzani’nin Ankara ziyareti, barış adına kamuoyunda iyimser bir hava yarattı. Bu ziyaretin ardından PKK’nın bölgedeki saldırılarında da bir azalma görüldü. Taraf’ın geçen hafta “KCK’dan tetiğe dokunma talimatı” ve “Devletle PKK arasında ateşkes pazarlığı” başlıklı haberleri, yeni bir ateşkes heyecanı yarattı.


 

PKK sözcüsü Ahmet Deniz, bu haberlerle ilgili Taraf’a yanıt verdi. Ahmet Deniz, “HPG’nin (PKK’nın silahlı kanadı) bir süreliğine elleri tetikten çektiği doğru, bunu Öcalan ile devlet arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasına fırsat sunmak için yaptık” dedi. Deniz, devlet ve PKK arasında görüşmelerin yeniden başladığı iddiasını ise şöyle değerlendirdi: “Örgütümüz ve devlet arasında şu an bir diyalog yok, ateşkes ve sınır ötesine çekilme pazarlığı da yok. Bu görüşmeler hükümet tarafından tek taraflı olarak daha önce kesildi. Ve yeniden başlamadı.”

 


Ahmet Deniz, PKK’nın görüşmelerin yeniden başlamasından yana olduğunu ve müzakerelerin İmralı’da Öcalan ile sürdürülmesini istediklerini söyledi. Taraf’ın “KCK’dan tetiğe dokunma talimatı”nı doğrulayan Ahmet Deniz, bunu, şöyle açıklıyor: “PKK şiddeti kontrol altında tutabilen bir örgüt. Gerilladan bir süreliğine sessiz kalması, eylemsiz durması istendi. Bunun amacı da önderliğimiz (Öcalan) üzerinde artan tecrit uygulamasının kaldırılmasını sağlamak ve devletle Başkanımız arasındaki müzakereleri yeniden başlatmaktı. Ancak, bu yönde olumlu bir gelişme yaşanmadı. Önderliğimiz üzerindeki tecrit uygulaması sıkılaştırıldı. KCK adı altında da Öcalan’ın avukatları toplu olarak gözaltına alındı. Ve KCK operasyonları önderliğimizi hedefler duruma geldi. Ayrıca hükümet, yeni bir saldırı dalgası başlattı. İki gün önce bütün alanlarımıza yönelik yoğun hava bombardımanı yapıldı. Psikolojik harekâtla da, bu askerî operasyonları pekiştirmeye çalışıyor. Bu politikalar, Kürt sorununun demokratik ve barışçı yöntemlerle çözülmesine zarar veren yaklaşımlardır. Hareketimiz, son operasyonları böyle değerlendiriyor. Biz örgüt olarak Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesini tercih ediyoruz.”


PKK sözcüsü Deniz, Irak Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ve Irak Cumhurbaşkanı Talabani aracılığıyla mesaj trafiğinin olup olmadığı konusunda da şöyle konuştu: “Kürt liderlerle PKK arasında bir diyalog sıkıntısı yok. Barzani ve Talabani ile de temaslarımız oluyor. Ancak iddia edildiği gibi bu liderlerle PKK arasında bir ateşkes ve geri çekilme pazarlığı yapılmıyor.”


Ahmet Deniz, PKK’nın Suriye’de kamp kurduğu iddialarını da yalanladı. Suriye’deki Kürtlerin PKK’ya uzun yıllardır destek verdiğini savunan Deniz, Suriye sınırları içinde son aylarda “eğitim” veya “gerilla kampı” kurmadıklarının altını çizdi.


KCK’nın “tetiğe dokunma” talimatının bundan sonrası için geçerli olup olmadığı sorusuna ise Ahmet Deniz, net bir yanıt vermedi.

 

Kandil değil, piknik hatırası(!)

Kandil değil, piknik hatırası
Son KCK operasyonunda gözaltına alınan İrfan Dündar’ın avukatı Özcan Kılıç, müvekkilinin silahla atış yaparken çekilen ve basında ‘Kandil hatırası’ diye sunulan fotoğrafının Hakkari’de bir piknik buluşmasında çekildiğini söyledi.


Kılıç, söz konusu fotoğrafta görülen silahın da Dündar’ın bir arkadaşının ailesine ait ruhsatlı silah olduğunu iddia etti.

KCK operasyonunun son dalgasında gözaltına alınan ve İmralı’dan Kandil’e kuryelik yapmakla suçlanan 41 avukat arasında İrfan Dündar da yer alıyor.

Operasyon sonrasında basında çıkan haberlerde İrfan’ın KCK’nın önderlik komitesinde yönetici olduğu ve evinde yapılan aramada “Kandil’de çekilen ve Kalaşnikof tüfekle atış yaptığını” gösteren fotoğraf ele geçirildiği belirtilmişti.

Haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirten Dündar’ın avukatı Özcan Kılıç ise emniyetten basına servis edilen fotoğrafla ilgili şu açıklamayı yaptı:


"1992’nin yazında Hakkari’de ziyaret ettiği üniversiteden arkadaşı olan Kadir Adıyaman’ın mensup olduğu ailesine ait ruhsatlı bir silah olup, ailece çıktıkları piknikte çekilmiş bir hatıra fotoğrafıdır. Fotoğrafta müvekkilimin giymiş olduğu beyaz kısa kollu gömlek ve beyaz pantolan ile piknik çantası dikkate alındığında söz konusu bu kıyafetlerin herhangi bir örgütün üniforması veya eğitim kamp kıyafeti olmadığı aşikârdır.”

Ayrıca Dündar'ın 'Kandil hatırası' olarak sunulan fotoğraftaki kıyafetleriyle üzerine aynı giysilerin bulunduğu diğer karelerin http://twitpic.com/7ifn40 adresinde yer aldığı belirtildi.

Öcalan'dan ağır hakaret

Öcalan'dan ağır hakaret


İmralı’da avukatlarıyla görüşen terörist Abdullah Öcalan'ın BDP'lilere ve Kandil’e hakaret yağdırdığı ortaya çıktı.

 Teröristbaşı Abdullah Öcalan, avukatlarıyla İmralı’daki cezaevinde 23 Mart 2011 tarihinde bir görüşme yaptı.

Öcalan bu görüşmede BDP milletvekili Sebahat Tuncel’e “şarlatan”, Ahmet Türk’e “satılık” dediği ortaya çıktı.

Ahmet Türk için, “Böyle konuşmaması gerekir. Eğer, AKP’ye satılan varsa gitsin açık kendilerini satsın” diyen terörist Öcalan polise tokat atan Tuncel içinse, “Ulan sen ne yapıyor, ne tokatı, şarlatan mısın?” dediği belirtildi.


Artık silahlı mücadele döneminin bittiğine yönelik açıklamalar yapan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir için de “Zırtapoz” nitelemesi yapan terörist Öcalan, “Böyle konuşursa o da geberir gider. Zırtapoz Osman’ın konuşmalarını, Karayılan da çok eleştirmiş” diyor.

Baydemir’in ‘Avrupa ve ABD’den önderlik sözü aldığından’ kuşkulanan Öcalan’ın, şu sözleri dikkat çekiyor: “(Osman Baydemir) Ya çok saf, hoppa, şovmen birisidir ya da ABD’ye, Avrupa’ya verdiği bazı sözler vardır, sahte bir önderlik peşinde. Tabi ikisi de çok tehlikeli kendisi için. Hepiniz serseri misiniz, birbirinize anlatmıyor musunuz? Osman senin yerin AKP’nin sivil toplum örgütüdür.”

Kaynak: TRThaber

Hakkari'de PKK bezi

25 Kasım 2011 - 02:30 Milliyet.com.tr » Gündem Ana Sayfa » Haber
Avukatlarda ‘vergi makbuzları’ iddiası
KCK gözaltılarındaki bazı avukatların bürolarında esnaftan para toplandığına ilişkin makbuzların bulunduğu iddia edildi. Polis 6 delil KCK klasörünü savcılığa gönderdi


İSTANBUL DHA, ANKARA Miliyet

KCK’ya yönelik operasyonda gözaltına alınan bazı avukatların bürolarında, KCK’nın “devrim vergisi” adı altında esnaftan para topladığına ilişkin makbuzların bulunduğu iddia edildi. Savcılık tarafından sorgulanacak olan avukatlara, esnaflardan toplandığını gösteren bu paraların ‘kim tarafından ve ne amaçla tahsil edildiğinin’ sorulacağı belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, iddia edilen bu para makbuzlarının gözaltına alınan avukatların bürolarında bulunduğu belirtildi. İddiaya göre bu makbuzların üzerinde ‘Devrim vergisi’ yazıyor ve Mahmutpaşa, Esenler, Aksaray gibi semtlerde ticaret yapan kişilerden toplandığına ilişkin ibarelerin yer aldığı belirtiliyor.
KCK’ya yönelik operasyonda gözaltına alınan 42’si avukat olmak üzere toplam 46 şüphelinin bugün adliyeye çıkarılacağı ifade edildi.
Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirilecek olan şüphelilerle ilgili olarak adliyede hazırlık yapıldı. 46 şüpheliyi sorgulayacak savcılar belirlendi. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri de savcılığa, hazırladığı 6 delil klasörünü gönderdi.

Savunmayı engellemek için baskın
BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, “Bu soruşturma yasalarla, uluslararası sözleşme ve ilkelerle korunma altına alınan savunma hakkına karşı savunmayı zayıflatmak ve bitirmek için yapılmaktadır. Adalet herkes için olmalıdır” dedi.
Beştaş, KCK operasyonları çerçevesinde çok sayıda avukatın gözaltına alınmasıyla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi: “Avukatlardan, Asrın Hukuk Bürosunda mesleklerini yürütürken, İmralı’da müvekkilleriyle yaptıkları görüşmelerinin hesabı sorulmak istenmektedir. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının müvekkilleriyle yaptıkları görüşmeler hiçbir hukukla izah edilemeyecek kadar her ayrıntısıyla izlenmektedir. Her görüşme hakkında da soruşturmalar açılmasına rağmen, Başbakan’ın talimatları doğrultusunda operasyona dönüştürülerek yeni bir soruşturma başlatılması her şeyden önce hukuk tanımazlıktır.”
Beştaş, şunları kaydetti: “47 avukatın bir günde gözaltına alınması dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen, akıllara durgunluk verir cinsten bir hukuk skandalıdır. Karalama kampanyaları düzenleyenler, sıra kendilerine, kendi savunma haklarına geldiğinde yanlarında avukatlardan başka kimseyi bulamayacaklardır. Bu soruşturma yasalarla, uluslararası sözleşme ve ilkelerle korunma altına alınan savunma hakkına karşı savunmayı zayıflatmak ve bitirmek için yapılmaktadır.”


 

PKK flaması indirildi 
HAKKÂRİ’de kimliği belirsiz kişiler tarafından kentin en işlek caddesine asılan PKK flaması polis tarafından indirildi.
HAKKÂRİ DHA

23 Kasım 2011 Çarşamba

PKK taraftarları Avrupa Konseyi'ni işgal etti

PKK taraftarları Avrupa Konseyi'nde
23 Kasım 2011 Çarşamba 19:35


 Aralarında kadınların da olduğu 200 dolayında PKK sempatizanı saat 15.00 sıralarında Strasbourg’daki Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi binasını işgal etti.

NTV'nin haberine göre 27 Temmuz’dan bu yana avukatları ile görüştürülmeyen Öcalan’ın durumuna dikkat çekmek PKK sempatizanları Avrupa Konseyi’nin bir an önce harekete geçmesini ve tecride son verilmesini talep ettiler.

Saat 16.00 sıralarında Fransız polisi müdahalede bulundu. Çok sayıda eylemci elleri kelepçelenerek gözaltına alındı. Fransız polisinin 30'u aşkın eylemciyi gözaltına aldığı belirtildi.

PKK sempatizanları aynı gerekçeyle Eylül ayında da Avrupa Konseyi'ni işgal etmişti.

Dipnot.Tv

22 Kasım 2011 Salı

Tunceli'de patlama ve silah sesleri


Tunceli Kinzir Ormanları'ndaki operasyon sürüyor


Ferit DEMİR/ TUNCELİ, (DHA)

TUNCELİ’nin Hozat İlçesi yakınlarında, 80 PKK’lı teröristin kış üstlenmesine çalıştığı Aliboğazı Vadisi’nde takip operasyonları devam ederken, terör örgütün geçiş güzergahı olarak kullandığı Kinzir Ormanları’nda bu kez 20 kişilik ayrı bir grup tespit edildi. Ali Boğazı’na ulaşmaya çalışan PKK’lılar, güvenlik güçlerine karşı 7 ayrı noktada tahrip gücü yüksek C4 ve A4 plastik patlayıcı ve amonyum nitrat ile güçlendirilmiş, uzaktan kumandalı bombalar yerleştirdi.

Bahar ve yaz aylarında eylem yapmak için kırsal alana yayılan PKK’lı teröristler, kış üstlenmesi için Tunceli bölgesindeki toplanma alanı olan Aliboğazı’na ulaşmaya çalışıyor. Bu çerçevede önceki gün 80 kişilik PKK’lı grubunun etkisiz hale getirilmesi için güvenlik güçleri tarafından başlatılan geniş kapsamlı operasyon hala devam ediyor.


ASKERE KARŞI 7 YERE TUZAK BOMBA YERLEŞTİRDİLER

Bu arada Aliboğazı Vadisi’ne ulaşmaya çalışan 20 kişiden oluşan başka bir terörist grubun Kinzir Ormanları’nda hareket halinde olduğu tespit edildi. Aliboğazı’na ulaşmada kullandıkları Kinzir Ormanları güzergahında kademeli olarak hareket eden teröristler, kendilerini takip eden güvenlik güçlerine karşı 7 ayrı yere uzaktan kumandalı tuzaklar kurduğu öğrenildi. Bombaların tahrip gücünün çok yüksek, uzaktan kumandalı ve basma düzenekli bomba olduğu öğrenildi. Güvenlik güçleri çoğu C4, A4 plastik patlayıcı ve amonyom nitrat kullanılarak hazırlanan el yapımı bombalardan 1’ini aciliyet gerektirdiği için etkisiz hale getirdi. Kalan 6 bombanın imhası için ise Hozat Cumhuriyet Savcılığı’na bilgi verildiği ve imha çalışmalarının sürdüğü bildirildi.

Sarp kayalık, sığ ormanlık ve derin vadilerden oluşan Aliboğazı Vadisi, PKK’lılar için doğal sığınma alanı oluştururken, güvenlik güçlerine de özellikle kış aylarında büyük engel teşkil ediyor.

Hozat 51’nci Motorlu Tugay Komutanlığı ile Tunceli Jandarma Komutanlığı’na bağlı özel eğitimli birliklerin katıldığı operasyonlarda, 80 kişilik PKK’nın etkisiz hale getirilmek için bölgedeki hakim tepelere sürekli özel eğitimli birlikler sevk ediliyor.

4 SIĞINAK VE MÜHİMMAT BULUNDU

Bu bölgeye başlatılan hava destekli operasyonlar kapsamında arazi araması sırasında Kinzir Ormanları Karataş Kayalıklar’ı arasında gizlenen 3 RPG-7 mühimmatı ile birlikte 4 sığınak bulundu. Sığınaklarda kış üstlenmesinde kullanılmak üzere yüzlerce kilo gıda ve yaşam malzemesi, giyim eşyası bulundu. Kayalıklar çevresinde PKK’lıların yaptığı birçok mevzi de güvenlik güçlerince kullanılmaz duruma getirildi. Sığınaklarda büyük miktarda mühimmat da bulunduğu, bu konuda daha sonra açıklama yapılacağı belirtildi.

Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığı tarafından sevk ve idaresi yapılan operasyon kapsamında çok sayıda helikopter sabah saatlerinde bölgeye yeni birlikler sevk ederken, operasyon alanından sürekli patlama ve silah seslerinin yükseldiği bildiriliyor.

 

Taraf Gazetesi yazarından müthiş iddia

Taraf Gazetesi yazarından müthiş iddia: Devlet ile PKK barış imzaladı!
Taraf gazetesi yazarı Yıldıray Oğur bugünkü yazısında devlet ile PKK arasındaki barış görüşmelerinde sonuca ulaşıldığını yazdı


Taraf gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, devlet ile PKK'nın yeni bir anlaşma sağladığını ve bu anlaşmanın kamuoyuna açıklanmasında sadece tek bir pürüz kaldığını idda etti:

"Şu an masadaki tek pürüz PKK'nın bu anlaşmayı Öcalan'ın açıklamasını istemesi. Ama bu savaşı Öcalan'ın başlatmadığını net biçimde bilen devlet bu fikre soğuk. Daha önce masayı devirdiğini gördüğü Kandil'den ilk açıklamanın gelmesinde ısrar ediyor."

Taraf gazetesi Yıldıray Oğur'un PKK'nın da devletin de şiddetini artırarak sürdürdüğü mücadelede "barış" izleri olduğunu yazdı. Köşesinde bugüne kadar ki PKK-Ankara ilişkilerini irdeleyen Oğur, yeni anlaşmanın şartlarını da açıkladı.


.
 
İşte Oğur'un ses getirecek o yazısının satırbaşları...

İYİ ŞEYLER OLACAK

Özellikle de 2009'da İran yolunda havada Kürt sorununda "iyi şeyler olacak" diyen Cumhurbaşkanı Gül, 2011'in son günlerinde bu kez batıya doğru uçarken havada "İyi şeyler olacaktı ama PKK sabote etti" dedikten bir gün sonra bunu söylemek epeyce iddialı bulunabilir.

Ama unutmayın: Amerikan B-52 bombardıman uçaklarının Kuzey Vietnam'ı en ağır şekilde bombaladığı gün ABD-Vietnam arasında Paris'te barış görüşmeleri sürüyordu. 1993'te İsrail'in Filistin'e en ağır saldırıları yaptığı sırada da Oslo'da barış görüşmeleri ilerliyordu.

Altın kural Türkiye için de hiç değişmedi. 1993'te Kürt demenin bile epeyce zor olduğu günlerde devlet aracılar vasıtasıyla Öcalan'la anlaşmış, vesayetini ancak Avrupa Birliği yardımıyla yıkabildiğimiz MGK'dan cesur bir PKK affı çıkabilmişti.

Kürt sorununa siyasi çözüm demenin bile doğrudan dava konusu olmaya yettiği, iktidarın 28 Şubat'ın generallerinin elinde olduğu 90'ların sonunda askerin Kuzey Irak'a kara operasyonu yaptığı günlerde bile sonu 1998 ateşkesi ve PKK'nın sınır dışına çekilmesiyle biten devlet-PKK müzakereleri kesilmedi.

PKK-MİT kaydından biliyoruz ki Kürt Açılımı'nın portakal çiçeğinde vitamin bile olmadığı, TRT Şeş'in tahayyül dışı olduğu 2006'da MİT, PKK yöneticileriyle çoktan yeniden masaya oturmuştu.

Yine 2009'da Kürt Açılımı için toplantılar başladığında sol-liberal aydınlar bu açılımın içinin boş olduğunu söylerken, Kürt siyasetinin işi yokuşa sürdüğü düşünülen en radikal talebi "muhatap PKK'dır" iken devlet PKK'nın en şahin yöneticileriyle masada anayasanın ayrıntılarını konuşmaktaydı.

MUHATAP ÖCALAN MI?

Habur ve Reşadiye saldırısı sonrası Taraf'ın bile barıştan ümidini kestiği günlerde devletin PKK'nın en şahin isimleriyle halen aynı masada esprili müzakereler yaptığını bizzat kulaklarımızla duyduk. Tüm görüşmelerin ardından 2010'un yaz ayında yeniden tırmanan savaştan sonra devlet bu kez de doğrudan Öcalan'la görüşmelere başladı. "Muhatap Öcalan"dır dediği için insanların tutuklandığı, bu yüzden çocukların kendini yaktığı, Kürt siyasetçilerin, İstanbul'daki aydınların ardı ardına bunu talep eden bildiriler yayınladığı günlerde devlet Öcalan'la masada anayasa ve barış konseyi kurulması konusunu tartışmaktaydı.

ADIM ADIM BARIŞ GÖRÜŞMELERİ

Önce filmin en başına saralım. Temmuz 2011'de devlet Öcalan'la anlaştı. Öcalan 6 Temmuz görüşmesinde bu anlaşmayı açıkladı. Ama PKK, Silvan saldırısı ve demokratik özerklik ilanıyla birlikte Öcalan'ın iptal etmesine rağmen Ortadoğu'daki altüst oluş içinden büyük kazanımlar elde etme vaadiyle devrimci halk savaşını başlattı.

Sonuç ortada. Devrimci halk savaşı stratejisinin sonunda İran'da PJAK silah bırakmak zorunda kaldı. Kuzey Irak'ta ABD'nin çekilmesi öncesi, bölgenin istikrarının emanet edileceği Barzani tek güç haline geldi. Türkiye'de demokratik özerklikten geriye ise hiçbir şey kalmadı. BDP'li vekiller boykot kararlarını sağlayan koşullar değişmemesine rağmen Meclis'e döndüler. Kör bir şiddete saplanan PKK ilk kez hesap verir hale geldi. Karayılan "Savaşı biz başlatmadık" diye mektup bile yazdı.

Büyük kazanımlar beklenen Suriye'de de yanlış ata oynadı PKK. Arap Birliği'nin bile sırtını çevirdiği Esad'a karşı birkaç gün önceki Karayılan'ın açıklamasıyla cephe alınması bundan. Suriyeli Müslüman Kardeşler'in Kürtlere uzattığı elle de, ucu "Türkiye Suriye'ye girerse Baas'ı savunuruz"a varan strateji altüst oldu.

Bu arada ilk kez profesyonel ordunun sahaya çıktığı askerî operasyonlar, PKK'nın kışlık hazırlığını hedef alan strateji 1997'den beri PKK'yı askerî olarak da ilk kez zor durumda bıraktı. En önemlisi de tüm bunlar olurken PKK'nın kör şiddeti İstanbul'da devrimci şiddetin büyüsünden kurtulamamış bir grup aydın dışında sorgulanmaya başlandı. Geçen hafta sonu KCK tutuklamalarına karşı Kazlıçeşme Meydanı'nı boş bırakan da PKK'nın ilk kez Kürt kamu vicdanında mahkûm edilmesiydi.

PKK YIKTIĞI BARIŞ MASASINA GERİ DÖNDÜ

Böylece altı ay önce tarihin en güçlü dönemindeyiz diyerek savaşı başlatan PKK altı ay sonra yıktığı görüşme masasına döndü. Aslında bu PKK'nın kaybettiği bir masa değildi. Gül'ün olacağını vaat ettiği iyi şeyler konusunda uzlaşmaya varılmış bir masaydı. Bu masada daha 2009'da MİT yöneticilerinin görüşmelerde vaat ettiği anayasal değişiklik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, anadilde eğitim talepleri çoktan aşılmıştı. Eğer PKK, silahta ve daha çoğunu almakta diretmeseydi, belki Öcalan yeni yıla Yalova'daki evinde bile girebilecekti.

Yeniden kurulan masadan gelen duyumlar Barzani'nin garantörlüğündeki görüşmelerde sona doğru gelindiğini söylüyor. Ama en büyük vaadi "değişiyorum" olan devlet bu kez kışı atlatmak için geçici ateşkeslerden yana değil. PKK'nın hemen silahtan elini çekmesini ve orta vadede de silahlı mücadeleye son verdiğini açıklamasını istiyor.

KANDİL'DEKİ PKK'LILARA AF GÜNDEMDE

Barzani'nin Ankara ve Kandil'den destek alan çözüm planında Kandil'deki 3000 PKK'lının Irak Kürdistanı'ndaki hayatlarının güvence altına alınması bile var. Uzun vadede bu isimler Türkiye'ye geçecek ve burada siyaset yapma imkanı da bulacak. (Buna İran KDP'si formülü deniyor.)

KANDİL'DE PKK İLE BUNLAR KONUŞULDU

Geçen hafta Markar Esayan'ın Taraf'ta duyurduğu Kandil'in Levje köyündeki görüşmede konuşulan buydu. Kürt cephesini yakından izleyen Politika Servisi Şefimiz Veysi Polat'ın geçen hafta yazdığı gibi şu an masadaki tek pürüz PKK'nın bu anlaşmayı Öcalan'ın açıklamasını istemesi. Ama bu savaşı Öcalan'ın başlatmadığını net biçimde bilen devlet bu fikre soğuk. Daha önce masayı devirdiğini gördüğü Kandil'den ilk açıklamanın gelmesinde ısrar ediyor. Ama PKK'nın epeyce ümit bağladığı Esad'ın artık sona yaklaşması, ABD'nin aralık sonunda Irak'tan çekilme takviminin ilerlemesi çözüm baskısını arttırıyor.

Yani her ne kadar Türkiye'nin batısında silahlı mücadelenin hâlâ meşru olduğunu düşünenler varsa da, kötümserlik hâlâ prim yapıyorsa da doğuda iyi şeyler oluyor.

Belçika Meclisi'nden şaşırtan PKK önerisi

Belçika Meclisi'nden şaşırtan Kürt önerisi
Avrupa Birliği'ne ev sahipliği yapan Belçika'da en büyük parti konumunda olan milliyetçi Yeni Flaman İttifakı'ndan tepki çekecek öneri geldi.


Avrupa Birliği (AB)'ye ev sahipliği yapan Belçika'da en büyük parti konumunda olan milliyetçi Yeni Flaman İttifakı'nın iki üyesi, terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması KCK tutuklularının serbest bırakılmasını isteyen bir önerge sundu.

Senato'nun Dışişleri Komisyonu'nda bugün görüşülmesi beklenen önerge, PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'ın da Kürtlerin 'meşru temsilcisi' olarak muhatap alınması ve "ezilen Kürtlerin azınlık statüsüne sahip olması" talep ediliyor. 14 milyon Kürt vatandaşın "Müslüman olmalarından dolayı" azınlık haklarından mahrum edildiği iddiasının dile getirildiği metinde, PKK'dan terör örgütü yerine siyasi bir parti gibi söz ediliyor.

PKK'nın asker-sivil ayrımı yapmadan düzenlediği terör saldırılarından bahsetmeyen metinde, Güneydoğu'daki çatışmaların da Türk devletiyle Kürt halkı arasında gerçekleştiği öne sürülüyor. Benzer bir önergenin Hollanda meclisine de verildiği, bugün aynı konunun orada da tartışılacağı öğrenildi.


Karl Vanlouwe ve Patrick De Groote adlı vekillerce 14 Ekim 2011 tarihinde Belçika Senatosu'na sunulan önergede, başta 16 belediye başkanı olmak üzere KCK operasyonları kapsamında tutuklanan BDP'lilerin salıverilmesi talep ediliyor. PKK'nın asker-sivil ayrımı yapmadan düzenlediği terör saldırılarından bahsetmeyen metinde, Güneydoğu'daki çatışmaların da Türk devletiyle Kürt halkı arasında gerçekleştiği öne sürülüyor.

Kürt sorununun çözümü için de Abdullah Öcalan'ın da rol alacağı bir ''Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu" kurulması teklif ediliyor. Belçikalı vekiller, Avrupa Komisyonu'nu da Abdullah Öcalan'ın Kürt halkının 'meşru temsilcisi' olarak tanımaya ve Kürt sorununun çözümünü, Türkiye'nin AB üyelik sürecinde ön şart olarak kabul etmeye çağırıyor. Önerge Dışişleri Komisyonu'nda kabul edilirse, Senato Genel Kurulu'nun gündemine gelecek.

21 Kasım 2011 Pazartesi

Tunceli'de 80 PKK'lıya operasyon

Tunceli'de 80 PKK'lıya operasyon
TUNCELİ’de kış üstlenmesi yapmak için Aliboğazı Vadisi ve Kinzir Ormanları’na geldikleri belirlenen kalabalık PKK’lı grubunu etkisiz hale getirmek için hava destekli nokta operasyonları başlatıldı. Sıcak temas sağlanan PKK’lılarla yer yer çatışmaların olduğu belirtildi. Bir grup PKK’lı teröristin dün gece merkez Gökçek Jandarma Karakolu’na saldırı girişimi ise, askerlerin anında karşılık vermesiyle önlendi.

Ferit DEMİR/ TUNCELİ, (DHA)

Tunceli’nin Çemişgezek ile Hozat İlçesi arasındaki Aliboğazı Mevkii’nde bol miktarda gıda ve yaşam malzemesiyle birlikte kış üstelenmesi yapacakları belirlenen ve sayıları 80 kadar olduğu belirtilen teröristleri etkisiz hale getirmek için başlatılan hava destekli operasyonlar sürdürülüyor. Aliboğazı ile Kinzir Ormanları Mevkii’nde yoğunlaşan operasyonlara Hozat 51’inci Piyade Tugay Komutanlığı ile Jandarma Özel Harekat Timleri katılırken, sabah erken saatlerden itibaren Sikorsky helikopterlerle bölgeye komandolar indirildi. PKK’lıların bulunduğu belirtilen alanlar Kobra helikopterler tarafından bombardıman altına alındı.



 

SICAK TEMAS

Bölgeye indirilen konmandoların Kinzir Ormanları Mevkii’nde 20 kişilik bir PKK’lı grupla sıcak temas sağladığı ve kısa süreli çatışmanın yaşandığı kaydedildi. Çatışmaya giren PKK’lıların kaçarak izlerini kaybettirmeye çalıştığı belirtilirken, kaçış güzehgahlarının bombalandığı ve bu alanlara yeni komondalar indirdiği bildirildi. Yer yer çatışmaların yaşandığı bölgede ölü ve yaralı sayısında henüz bir bilgi alınamadı.

KARAKOLA SALDIRI GİRİŞİMİ ÖNLENDİ

Tunceli merkeze bağlı ve kente 20 kilometre mesafede bulunan Gökçek Köyü Jandarma Karakolu’na dün gece bir grup PKK’lı tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Karakol ve koruma mevzilerinin hedef alındığı saldırıya, güvenlik güçlerinin anında karşılık vermesiyle PKK’lılar Kutuderesi Vadisi’nin iç kesimlerine doğru kaçtı. Kaçan PKK’lıları etkisiz hale getirmek için Tunceli 4’üncü Komando Tugay Komutanlığı ile Jandarma Jandarma Komutanlığı’ndan çok sayıda komando sevkedildi. Komandolar, kaçan PKK’lıları etkisiz hale getirmek için operasyonlarını sürdürüyor.

19 Kasım 2011 Cumartesi

PKK'nın 300 kg patlayıcısı ele geçirildi

Cudi Dağı'nda PKK'nın eylemlerde kullanacağı 300 kilo patlayıcı ele geçirildi

ŞIRNAK'ta güvenlik güçlerinin eylem hazırlığında olduklarını belirlediği PKK'lılara yönelik Cudi Dağı'nda düzenlediği operasyonda 25 ve 50'şer kiloluk paketler halinde patlatılmaya hazır 300 kilo patlayıcı ele geçirildi.

Şırnak 23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı, yaptığı çalışma sonunda PKK'lıların Şırnak, Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Adıyaman'da eylem hazırlığında olduğunu belirledi. Çalışmada PKK'lıların güvenlik güçleri, kamu araç ve binaları, şehir merkezlerinde sansasyonel eylem yapacaklarının tespit edilmesi üzerine geniş kapsamlı operasyonlar düzenlendi.




Operasyonlar kapsamında Cudi Dağı'nda yapılan aramada araziye 25 ve 50'şer kiloluk paketler halinde düzeneği bağlanmış patlatılmaya hazır toplam 300 kilo patlayacı ele geçirildi. Patlayıcılar etkisiz hale getirilirken, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı da konuyla ilgili soruşturma başlattı.

İmralı'dan Kandil'e talimatın belgesi

İmralı'dan Kandil'e talimatın belgesi
Terörist başı Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan PKK'ya talimat verdiğinin belgesi, Siirt Pervari'de 19 Ağustos'ta ölü ele geçirilen Zerdeşt kod adlı Ali Gezer'in cebinden çıktı. Yapılan incelemede, Öcalan'ın PKK'ya yazdığı orijinal el yazısı mektubun, 27 Temmuz'da avukatları aracılığıyla açıklamalarının sansürsüz şekli olduğu ortaya çıktı. Mektupta, Öcalan'ın PKK'ya, "Gerillacılık oynamasınlar, aktif savunma. Pasif savunmayı artık bıraksınlar" talimatının yer aldığı görüldü. 
Başbakan Erdoğan'ın masasına gelen mektubun ardından toplanan devletin zirvesinde, Öcalan'ın PKK'ya talimatların yer aldığı mektup, avukatlarıyla görüşme yasağının gelmesine neden oldu


Başbakan Erdoğan'ın "Öcalan İmralı'dan PKK'ya talimatlar verdiği için görüşmeleri yasaklandı" açıklamasının perde arkasındaki bilgilere Yeni Şafak ulaştı. Öcalan'ın son açıklaması olarak bilinen 27 Temmuz 2011'de avukatları ile yaptığı görüşmenin tamamının notları Pervari'de şehre saldıran üst düzey yönetici bir PKK'lı teröristtin cebinden çıkması devletin zirvesini harekete geçirdiği öğrenildi. Öcalan'ın görüşmesinden 23 gün sonra Pervari'de karakola saldırı düzenleyen sözde botan eyalet sorumlusu Ali Gezer isimli teröristin cebinden, Öcalan'ın en son kaleme aldığı mektubun çıkması üzerine güvenlik güçleri devletin zirvesini haberdar etti. Bunun üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a iletilen kritik bilginin ardından kısa bir süre sonra, devletin zirvesinde bir dizi görüşme gerçekleştirildi. Görüşmenin sonucunda Öcalan'ın teröristlere mektupla eylem yapması talimatları verdiği anlaşılmış oldu. Bunun neticesinde de Öcalan'ın bundan sonra avukatlarıyla görüşmelerine şerh koyulduğu öğrenildi.
AVUKAT-KCK-PKK ZİNCİRİ


Güvenlik güçlerinin Başbakan Erdoğan ve devletin zirvesine hazırladıkları bilgi notunda, Öcalan'ın dağdaki teröristlere nasıl eylem talimatı verdiğinin yol haritası da ince ayrıntılara kadar anlatıldı. İlk olarak Öcalan'ın görüşme öncesinde kaleme aldığı mektubu, İmralı'ya gelen avukatlara verdiği belirtildi. Avukatların ise mektubu çoğaltarak BDP'nin il gençlik yapılanmalarında bulunan KCK sorumlularına ulaştırıldığı ifade edimdi. KCK sorumlularına giden Öcalan'ın el yazısı mektuplarının daha sonra illerde bulunan ve arazideki teröristlerin ihtiyaçlarını karşılamakla görevli 'milis' olarak tabir edilen KCK elemanları vasıtasıyla dağ kadrosuna ulaştırıldığı öğrenildi.

EYLEMSİZLİĞİ BİTİRİN TALİMATI

Terörist başı Öcalan'ın, PKK'nın eylemsizlik kararını bitirdiği 15 Temmuz tarihine yakın günlerde yazdığı 10 sayfalık mektupta, PKK'ya ve KCK'ya verdiği talimatlar göze çarpıyor. Öcalan'ın mektubunda, Kandil'i ve KCK'yı pasif davranmak ve eylem yapmamaktan dolayı sıkça eleştirmesi göze çarpıyor. Öcalan sürükle 'sözün bittiği yerdeyiz' gibi ifadelerle silahlı olarak mücadele için çağrı yapıyor. Öcalan mektubunda, PKK'ya saldırı talimatı şöyle veriyor: "Kandili buradan uyarıyorum. Gerillacılık oynamasınlar, aktif savunma. Pasif savunmayı artık bıraksınlar."

KEMAL BURKAY RAHATSIZ ETMİŞ

Devletin kendisini taşeron olarak kullandığını ileri süren Öcalan "Açık bir şekilde KCK'ye de, devlete de söylüyorum. Beni taşeron olarak kullanamazsınız" diyor. Kandil'in 'yazdıklarınızdan istifade ediyoruz' mesajını değerlendiren terörist başı, "Her iki tarafta beni idare ediyor" ifadelerini kullanıyor. Mektupta, Türkiye'ye 3 ay önce dönen Kürt Aydın Kemal Burkay'ın sağduyulu açıklamalarının da İmralı'yı rahatsız ettiği görülüyor.


ANF'den mektuba sansür

Fırat Haber Ajanı (ANF) ve Öcalan'ın avukatlarının mektubu sansürlediği de orijinal metin ortaya çıkınca anlaşıldı. Sözde botan eyalet sorumlusu Ali Gezer'in cebinden çıkan Öcalan'ın 10 sayfalık sansürsüz mektubuyla PKK'nın sözcüsü olarak bilinen yayın kuruluşu ANF'nin bildirdiği Öcalan açıklaması arasında farklar dikkat çekiyor. ANF'nin haberinde PKK'ya saldırı talimatıyla Türkiye'ye yönelik hakaretleri ve Kandil'le ilgili bölümleri sansürlendiği görülüyor.


 

 Kaynak: Yeni Şafak

PKK'lı teröristin ilginç bağlantıları..

PKK'lı teröristin ilginç bağlantıları..
Amanoslarda yakalanan teröristlerden Kenan Y.nin İskenderun’da 7 askerin şehit olduğu operasyonu düzenleyen kişi olduğu ortaya çıktı.

Mersin'de Emniyet ve Jandarma ekipleri çok önemli bir operasyona imza attı. Operasyonda 8 terörist kıskıvrak yakalandı. Bu operasyonu çok önemli kılan özelliklerden biri teröristlerin canlı olarak ele geçirilmesiydi. Bu sayede birçok bilgiye ulaşıldı. Bu bilgilerse gerçekten çok konuşulacak türden.

MERSİN'DE KATLİAM YAPACAKLARDI

Teröristlerin savcılık ve emniyetteki ifadelerinde 8 kişilik ekibin liderliğini örgüte 30’lu yaşlarda katılan Kenan Y.nin yaptığı anlaşıldı.

Teröristlerin çoğunun bölücü terör örgütünün derin yapılanması TAK’a üye oldukları belirlendi. Teröristlerin Mersin'e yönelik eylem planlarında birçok kamu binasına saldırmak olduğu, hedeflerindeki binaları şehre girmeden önce netleştirdikleri, Mersin’e geldikleri kamyonetin içine kullanacakları silahları ve bombaları gizleyerek yerleştirdikleri, yakalanmasalar şehirdeki emniyet, jandarma ve valilik binalarına saldırmayı hedefledikleri ortaya çıktı. Teröristlerin hedeflerinde sivil noktaların da olduğu öğrenildi.

TERÖRİST KENAN Y.NİN ÇOK İLGİNÇ BAĞLANTILARI


Yakalanan teröristlerin içinde bir isim dikkatleri üzerinde topladı.

1972’i doğumlu olduğu aynı zamanda grubun lideri olan Kenan Y. Teröristin Mavi Marmara baskınının hemen ardından, İskenderun 7. Deniz Hava Savunma Taburu Komutanlığı'na bağlı askeri araca yapılan ve 7 askerimizin şehit olduğu eylemde görev aldığı tespit edildi.

Saldırı zamanlamasıyla dikkat çekmiş ve Mavi Marmara baskınıyla bağlantısı olabileceği iddia edilmişti.

Teröristin Kenan Y. hakkında yapılan araştırmalarda kendisinin İsrail’de ikamet ettiği, İsrail’de oturmadığı zaman dilimlerinde ise sık sık bu ülkeye giriş çıkış yaptığı anlaşıldı. Teröristin İskenderun’da 7 askerin şehit edildiği eylem öncesinde de İsrail ile Türkiye arasında mekik dokuduğu da tespit edildi.

BU İSME DİKKAT!!!

Yakalanan 8 teröristin içinde dikkat çeken bir başka çarpıcı isim ise Bartın doğumlu Barış K.. Teröristin genç yaşlarda örgüte dahil olduğu. Örgütün genel profilinin tersine aslen Kürt kökenli olmadığı, örgütün özel kuvvetler kadrosunda görev yaptığı belirlendi. Barış K'nın örgüt elemanlarına bomba eğitimi verdiği anlaşıldı. Terörist TAK üyelerine bombalı eylemleri nasıl gerçekleştirecekleri ve sızmaları hangi yöntemlerle yapacaklarını öğretiyordu. Teröristlerden elde edilen bilgiler doğrultusunda önümüzdeki günlerde örgüte büyük darbe vurulabileceği öğrenildi.

TAK NEDİR?

TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri); bölücü terör örgütü PKK’nın üstlenmek istemediği eylemleri yaptırmak için kurduğu paravan bir yapılanma. Güvenlik birimlerinin elde ettiği bilgilere göre, TAK’ın hedefinde özellikle şehir merkezleri var. Ankara Kumrular Sokak'taki bombalı saldırıyı da yine TAK’ın organize ettiği edinilen bilgiler arasında. Ayrıca TAK, PKK’nın özel kuvvetler birimi olarak da biliniyor. TAK, saldırılarını yapacağı zaman hedefteki şehre sessizce sızıyor. Kentteki hiçbir yerel kaynakla bağlantıya geçilmiyor. Mersin’e giren 8 teröristin de yine aynı yöntemi kullandığı belirtiliyor

PKK'nın 'Amanos ekibi' işte böyle yakalandı

PKK'nın 'Amanos ekibi' işte böyle yakalandı
Mersin'in Aydıncık ve Tarsus ilçelerinde nefes kesen operasyonlarla yakalanan PKK'lı 8 terörist ile ilgili İçişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama yaparak operasyonlara ait fotoğrafları yayınladı. 16 Kasım'da tutuklanan teröristlerin 15 kanlı eyleme katıldıkları tespit edildiği belirtildi.


Mersin'in Aydıncık ve Tarsus ilçelerinde nefes kesen operasyonlarla yakalanan PKK'lı 8 terörist ile ilgili İçişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama yaptı, operasyonlara ait fotoğrafları yayınladı. 16 Kasım'da tutuklanan teröristlerin, alınan ifadelerinden bölgede 15 eyleme katıldıkları tespit edildiği belirtildi.
Hatay'ın İskenderun ve Döryol ilçelerinde 2010 yılında 6 asker ile 4 polisin şehit edilmesi eylemlerine karıştığı ve Amanos bölge sorumlusu olduğu ileri sürülen, 12 Kasım'da Antalya'dan Mersin'e gelirken yakalanan 'Fırat Siverek' kod adlı Kenan Yıldızbakan ile birlikte 'Erdal Zaza' kod adlı Bayram Daimi, 'Özgür' kod adlı Barış Kızılçay, 'Sefkan Amed' kod adlı Cengiz Nergiz, Mehmet Ataman, Musa Ataman ve Mehmet Şah Çetinkaya ile Tarsus İlçesi'nde gözaltına alınan Hamdusena Sayan, Mersin Adliyesi'nde çıkarıldıkları mahkemece tutuklanıp cezaevine konuldu.


BAKANLIK'TAN AYRINTILI AÇIKLAMA
İçişleri Bakanlığı; bugün konuyla ilgili ayrıntılı açıklama yaptı, openasyon fotoğraflarını yayınladı. Bakanlık, bölücü terör örgütünün Amanoslar bölgesinde silahlı faaliyet gösteren PKK'lı teröristlere yönelik, uzun süreli istihbari çalışmalara bağlı olarak, güvenlik güçlerince 12 Kasım'da başlatılan operasyonlar sonucunda, 4'ü örgüt içerisinde silahlı olarak, 4'ü ise milis olarak faaliyet yürüten toplam 8 terör örgütü militanı silah ve mühimmatlarıyla birlikte sağ olarak yakalandığı açıkladı.



EV EŞYASI YÜKLÜ KAMYONET İÇİNDE YAKALANDILAR
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın teknik destekleriyle, Mersin Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Özel Harekat Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekiplerince gerçekleştirilen operasyonda, bir araç içerisinde kamufle amaçlı olarak ev eşyaları arasında saklanan; bölücü terör örgütü içerisinde milis olarak faaliyet yürüten; 1981 Batman doğumlu Mehmet Şah Çetinkaya, 1983 Şırnak doğumlu Musa Ataman, 1989 Şırnak doğumlu Mehmet Ataman, 1969 Diyarbakır doğumlu Hamdusena Sayan isimli şahıslar ile kırsal alanda silahlı faaliyet yürüten; 1983 Bartın doğumlu Barış Kızılçay (2005 katılımlı), 1972 Şanlıurfa doğumlu Kenan Yıldızbakan (1999 katılımlı), 1985 Diyarbakır doğumlu Bayram Daimi (2003 katılımlı), 1982 Diyarbakır doğumlu Cengiz Nergiz (2003 katılımlı) isimli terör örgütü militanları gözaltına alındı.

CEPHANELİK ÇIKTI
Teöristlerin örgüt militanlarının üzerlerinde ve yakalandıkları araçlarda yapılan aramada; 1 adet M-16 marka otomatik silah, bu silaha ait 5 adet şarjör, 3 adet Kalaşnikof marka otomatik silah, bu silahlara ait 15 adet şarjör, 1 adet Glock marka tabanca, bu tabancaya ait 2 adet şarjör, 8 adet el bombası, 2 adet el telsizi, 1 adet seyyar (sırt) telsizi, 1 adet gece görüş dürbünü, 1 adet normal dürbün, 1 adet GPRS cihazı, çeşitli çap ve markalarda çok sayıda mermi, bol miktarda tıbbi ve yaşamsal malzeme ile örgütsel dokümanlar ele geçirildi.
Örgüt militanlarının yer göstermeleri neticesinde, değişik bölgelerde, kırsal alanda toprağın altına gömülü vaziyette ve sığınak tabir edilen yerlerde yapılan aramalarda ise 1 adet M-16 otomatik silah, bu silaha ait 7 adet şarjör, 1 adet Baretta marka tabanca, bu tabancaya ait 2 adet şarjör, 1,5 kg A4 plastik patlayıcı, 10 adet el bombası, çok sayıda hazırlanmış elektronik bomba düzenekleri, 37 adet elektrikli fünye, 9 adet elektrikli kapsül, 1 adet dürbün, 20 kg. amonyum nitrat, 1 adet el telsizi, kırsal alanda kullanmak üzere çok miktarda yaşam malzemeleri (tahmini 180 kg.) ve bomba yapımında kullanılan malzemeler ele geçirildi.

15 EYLEM GERÇEKLEŞTİRMİŞLER
Bakanlık, teröristlerin yapılan sorgulamaları ve alınan ifadelerinde katıldıkları eylemlerin de belirlendiğini bildirdi. Buna göre eylemler şunlar;
1. EYLEM : 2007 yılında Hatay ili Dörtyol ilçesi Kisecik Mevkiinde bulunan Eti Krom Maden Ocağı Şantiyesinin basılarak, araçlarının yakılması, çalışanların yiyecek ve cep telefonlarının gasp edilmesi,
2. EYLEM : 2008 Nisan ayında Hatay ili Dörtyol İlçesi Kuzuculu Beldesi Şifalı Suyolu mevkiinde otoyol kenarında bulunan bariyere yerleştirilen ve askeri aracın geçişi sırasında mayın patlatılması,
3. EYLEM : 2008 Haziran ayında Hatay ili Dörtyol ilçesinde bulunan Karahasan Paşa Kışlasına yönelik olarak roketli ve silahlı saldırı eyleminin gerçekleştirilmesi,
4. EYLEM : 2009 yılında Hatay İli Hassa İlçesi Aşağı Karafakılı köyü, Mığırdağ mevkiinde güvenlik güçleri ile girmiş oldukları silahlı çatışmada (3) örgüt mensubunun ölü olarak ele geçirilmesi,
5. EYLEM : 2009 yılı Haziran ayında Hatay İli Dörtyol İlçesi Topaktaş yaylasında yayla sakinlerini toplayarak terör örgütünün propagandasının yapılması, yayla sakinlerine ait toplam (3) aracın ve gıda maddelerinin gasp edilmesi,
6. EYLEM : 2009 Temmuz ayında Hatay ili Dörtyol ilçesi Domuz Damı mevkiinde askerlerin pusuya düşürülerek çıkan silahlı çatışma eyleminde (2) askerimizin şehit edilmesi,
7. EYLEM : 2009 yılı Eylül ayında Hatay ili İskenderun ilçesi Kurt Bağı Köyü mevkiinde Orman İşletme Şefliğine ait su havuzu yapımı çalışması yapan 2 işçiyi alıkoyarak diğer bir işçiyi şehir merkezine gönderip erzak temin edilmesi,
8. EYLEM :30.05.2010 günü Hatay/İskenderun 7.Deniz Hava Savunma Taburu Komutanlığına bağlı askeri araca yapılan saldırı sonucu (7) askerimizin şehit edilmesi eylemi, (ele geçirilen M-16 silahın bu olayda kullanıldığı kriminal inceleme neticesinde tespit edilmiştir.)
9. EYLEM : 2010 yılı Temmuz ayında bir şahsa ait aracın gasp edilerek Hatay ili Dörtyol ilçesinde (4) Polis Memurumuzun şehit edilmesi, bir Polis Memurumuzun silahının gasp edilmesi,
10. EYLEM : 2010 yılı Haziran ayında Hatay ili İskenderun ilçesi Değirmendere Mevkiinde askerlerin pusuya düşürülerek silahlı çatışmaya girilmesi,
11. EYLEM : 2010 Temmuz ayı içerisinde Hatay İli İskenderun İlçesi Sarıseki Beldesi Dahar Yaylası Mevkiinde vatandaşın yollarının kesilerek vatandaşlardan birinin rehin alınarak diğer vatandaşın erzak ve malzeme temin etmek maksadıyla İskenderun ilçesine gönderilmesi,
12.EYLEM : 2011 yılı Nisan ayında Hatay ili Paşa Yaylasında bulunan Taş Ocağı Şantiyesinin basılması ve sözde vergilendirme adı altında para gasp edilmesi,
13. EYLEM : 2011 Eylül ayında Ahmet (K) Rezzan BALTA isimli örgüt mensubunun Antalya ili Göynük beldesinde Jandarma karakoluna yönelik canlı bomba eylemi, (yakalanan grup içerisinde faaliyet yürüten örgüt mensubu)
14. EYLEM : 2011 yılında Antalya İli Konyaaltı ilçesi Hisar Çandır Köyü mevkiinde 2 sivil Jandarma görevlisine silahlı saldırı sonrası bir Uzman Çavuş ile bir Astsubayımızın yaralanması,
15. EYLEM : 2011 Temmuz ayında Hatay ili Dörtyol İlçesi Kozludere Köyü Çınarlık Yayla Bölgesinde bir şirkete ait mermer ocağından yiyecek malzemelerinin zorla gasp edilmesi ve örgüt adına sözde vergilendirme makbuzu bırakılması eylemlerini gerçekleştirdikleri tespit edildi.

AKDENİZ AÇILIMI HEDEFLERİ İSE BOŞA ÇIKARTILARAK BÜYÜK DARBE VURULDU
İçişleri Bakanlığı'nın açıklaması'nda daha sonra şöyle denildi:
"Gerçekleştirilen bu operasyonlar neticesinde; terör örgütünün sözde Akdeniz açılım grubu silahlarıyla birlikte yakalanmış, ayrıca alandaki sığınaklara gömdükleri çok miktarda silah, mühimmat ve yaşam malzemeleri de ele geçirildir. Yakalanan grup içerisindeki örgüt militanlarının, Amanoslar kırsalında geçmiş dönemlerde gerçekleştirdikleri 15 eylem aydınlatılmış, terör örgütünün Akdeniz açılımı hedefleri ise boşa çıkartılarak örgüte maddi ve manevi yönden darbe vuruldu. Ayrıca; örgüt militanlarının eylem yapmak amaçlı olarak değişik illerde bulunan bazı kamu kurumları ile askeri ve polis tesislerine yönelik olarak istihbarat/keşif/değerlendirme faaliyetlerinde de bulundukları yapılan tahkikat neticesinde ortaya çıktı. Ele geçirilen silahlar ve patlayıcılar üzerinde kriminal incelemeler devam ederken 16 Kasım tarihinde adli makamlara sevk edilen 8 terör örgütü mensubu tutuklandı."

PKK'nın büyük sırrı deşifre olunca...

PKK'nın büyük sırrı deşifre olunca...
Paniğe kapılan terör örgütü alelacele bir açıklama yaptı; bir de mektup gönderdi


Beş kadın teröristi öldürerek 'zehirlendiler' açıklaması yapan PKK, kadınların ailelerine mektup gönderip "Cenazeleri otopsi raporuyla göndereceğiz" dedi.

PKK'nın Kandil'deki terör kamplarında bulunan Hazine Şeker (31), Miyaser Marangoz (27), Leyla Gündoğdu (27), Leyla İkincisoy (18) ve Şilan Uğur (19) isimli 5 kadın terörist geçen yıl örgütten kaçmak isterken yakalandı. Kadın teröristler, elleri ve ayakları bağlandıktan sonra örgütün konsey üyesi olan "Averaş" kod adlı Mustafa Karasu'nun sorumlu olduğu Zergele Kampı'nda öldürüldü.


PANİKLE AÇIKLAMA

Ölümlerden aileler dahil kimseye söz edilmedi. Bu arada başka bir kadın terörist birkaç gün önce örgütten kaçıp, öldürülen kadın teröristlerin aileleriyle irtibata geçince paniğe kapılan terör örgütü alelacele bir açıklama yaptı. Ölümlerden bir yıl sonra, "Geçen yıl jeneratörden zehirlendiler" açıklamasıyla ölümlerin gizlenmesine çalışıldı. Tüm bu girişimlere rağmen toplu ölümün kamuoyuna yansıması üzerine, öldürülen 5 kadın teröristin Şanlıurfa, Mardin,Diyarbakırve İsveç'in başkenti Stockholm'de yaşayan ailelerine, örgütün kadın yapılanmasının başındaki Zozan Çewlik imzalı birer mektup gönderildiği ortaya çıktı. Geçen ay gönderilen mektuplarda, "Yoldaşlarımız kampta uyurken jeneratörden çıkan egzoz gazı nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Cenazeler elimizdedir. Uygun zamanda otopsi raporuyla size teslim edilecektir. Yoldaşlarımız kalbimizde yaşamaya devam edecektir. Anılarını yaşatacağız" ifadelerinin yer aldığı belirtildi.

KAYNAK: SABAH GAZETESİ

18 Kasım 2011 Cuma

PKK kaçırdı devlet maaşlarını kesti

PKK kaçırdı devlet maaşlarını kesti
Dağa kaldırılan öğretmenlere büyük şok!


 PKK’nın, eylül ayında Diyarbakır ve Elazığ’da kaçırdığı ve daha sonra serbest bıraktığı 12 öğretmenin, görev yapmadıkları süre içinde ek ders ücretleriyle SGK primlerinde kesinti yapıldı.

Diyarbakır ve Elazığ’ın köylerinde öğretmenlik yapan Ahmet Ürün, Mehmet Gözbaşı, Tekin Çakır, Talip Maçin, Remzi Savaş, Ümit Eşer, Tubay Yalçın, Merdal Aksoy, Gökhan Yıldız, Abdullah Karan, İrfan Sarıkaya ve İsmail Yücel adlı 12 öğretmen, farklı zamanlarda terör örgütü PKK’nın köy baskınlarında kaçırıldı. En fazla 20 gün örgütün elinde kalan öğretmenler, daha sonra serbest bırakıldı.


150-240 TL KESİNTİ
Diyarbakır İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri, derse girmeyen ücretli öğretmenler ve kadrolu öğretmenlerin izinlerini belirleyip Maliye Bakanlığı’na gönderdi. Bakanlık, ücretli öğretmenlerin girmedikleri ders saatleri ve çalışmadıkları günleri hesaplayarak maaşlarından 150240 TL kesinti uygulayıp, örgütün elinde oldukları için çalışmadıkları günler için SGK primlerini kesti. Kadrolu öğretmenlerden ise serbest bırakıldıktan sonra aldıkları raporların süresine göre 50 ile 120 TL arasında kesinti yapıldı. Kaçırılanların çoğu ücretli olarak görev yapan öğretmenlerin benzer bir durumla karşılaşmaması için Milli Eğitim Bakanlığı görev yerlerini değiştirdi.

"İKİNCİ ŞOKU YAŞADIK”
Kaçırılan öğretmenlerden Ahmet Ürün’ün babası Süleyman Ürün, “Oğlum iradesi dışında okulda bulunamadı. Bu öğretmenler, ödüllendirmek yerine cezalandırılmıştır. PKK kaçırdığında şok yaşamıştık, maaş kesintisiyle ikinci şoku yaşadık” dedi. Kaçırılan öğretmenlerden Remzi Savaş’ın eşi Vesile Savaş ise şunları söyledi: “Eşim silah zoruyla götürüldü, keyfi için dağa çıkmadı. O PKK’nın elindeyken ben ve iki çocuğumun psikolojisi bozuldu. Kimseden destek görmezken, eşimin 60 saatlik ders ücreti kesildi. Çalışmadığı günlerin sigortası da kesildi. Devletten böyle bir şey beklemiyorduk. Çok ağrımıza gitti.”

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk: “Kesintiler mevcut mevzuata göre normal. Ancak burada öğretmenlerimizin hür iradeleri dışında gelişen bir olay söz konusu. İl Milli Eğitim Müdürlüğü bir inisiyatif kullanabilir, kendi imkânlarından bu kesintileri karşılayabilirdi.” Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Kasım Birtek: “Kesintiler yasal mevzuata göre yapılmış olsa da olağanüstü durumlarda uygulanmasını doğru bulmuyoruz. Bu öğretmenlerimiz kendi iradeleri dışında derslere girmemişlerdir. Devlet 5 kuruş paranın peşine düşeceğine sağ salim kurtulmalarına şükretsin. Bu mantık ve politikayla eğitim yapılmaz.” Diyarbakır Milli Eğitim Müdürü Zülfü Toman: “Ücretli öğretmenlerin her girdikleri dersler hesaplanıp ödemeleri için yazılar Maliyeye gönderiliyor. Maliyede çalıştıkları ders kadar öğretmenlere ödeme yapar. Kesintiler, İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerimizin gönderdikleri çalışma saatlerine göre uygulanmıştır.”

Kaynak: Ahmet YUKUŞ/ GazeteHabertürk

Doğu'daki öğretmene PKK bayrağı tehdidi

Doğu’daki öğretmene PKK bayrağı tehdidi
Doğu ve Güneydoğu’daki bir ilde yeni göreve atanan öğretmenlere, PKK bayrağıyla tankın üzerinde fotoğraf çektirmeleri, aksi halde görev yapamayacakları tehdidinde bulunulduğu ortaya çıktı
ÖNDER YILMAZ Ankara

 Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bir il teşkilatında yaşanan konuyla ilgili soruşturma başlattıklarını açıkladı. Dinçer, öğretmenlerin güvenliğinden MEB’in sorumlu olmadığını söyledi. MHP’li Mehmet Şandır, TBMM’ye sunduğu soru önergesinde, MEB’de görev yapan PKK sempatizanı bir kısım amir ve yöneticilerin, yeni atanan öğretmenlere, “Elinize PKK bayrağı alıp, onunla bir tankın önünde fotoğraf çektirip bize getirmezseniz buralarda görev yapamazsınız” dediğini kaydetti.
Bakan Dinçer, soruşturmanın hangi ilde olduğunu açıklamazken, bu ilin Batman olduğu öğrenildi.



Dinçer, “Kaldı ki, öğretmenler de dahil olmak üzere ülkemiz genelindeki bütün kamu çalışanlarıyla birlikte vatandaşlarımızın tamamının güvenliğini sağlamakla görevli bakanlığın, MEB olmadığı da herkesçe bilinmektedir” diye konuştu.

17 Kasım 2011 Perşembe

"Sadece senin anan yok"

"Sadece senin anan yok"
BDP'li Gülten Kışanak, Başbakan'ın BDP'li kadın milletvekilleriyle ilgili açıklamalarına sert yanıt verdi.


 BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanak, Kürt kadın Milletvekilleri ve parti çalışanı kadınların, barış ve demokrasi için bedelini ödeyerek mücadele verdiğini ve vermeye devam edeceğini belirterek, "Bizim kimseden korkumuz yoktur. Özgürlüğe sevdalı yüreklerimiz vardır. BDP’li kadın vekiller Başbakan’ın korkulu rüyası olmuştur. Toplumda bize karşı kin ve nefret tohumlarının gelişmesi için söylenmedik bir şey kalmadı" dedi.

KCK operasyonlarında tutuklamaları protesto etmek için Diyarbakır merkez Kayapınar Belediyesi’nde her perşembe günü düzenlenen eyleme BDP Genel Başkan Yardımcısı ve Siirt Milletvekili Gültan Kışanak, BDP milletvekilleri Altan Tan, Emine Ayna, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, belediye başkanları ve partililer katıldı.

Kışanak, 2.5 yıl önce KCK adı altında başlatılan ve devam eden operasyonların, demokratik siyaseti susturma ve halkı kırma operasyonu olduğunu ileri sürdü. Kışanak, "Siyasi soykırım operasyonlarına her gün yenileri ekleniyor. Bu operasyonlar çözüm iradesini kırma operasyonlarıdır. Kürt halkı bu sorunun çözümü için güçlü bir irade açığa çıkardı. Operasyonlar, bu iradeyi kırmaya yöneliktir. Askeri, siyasi operasyonlar ve İmralı’da uygulanan rehine operasyonlarının amacı bu iradeyi kırmaya yöneliktir" diye konuştu.

’OCAKLARA ATEŞ DÜŞÜYOR’


Gültan Kışanak, dün olduğu gibi bugün de bu politikaların bu coğrafyada kabul görmeyeceğini, geçmişte denenip boşa çıkıldığının görüldüğünü ifade etti. Kışanak şunları söyledi: "İnsan doğasına aykırı olan bir sistemi bize dayatmaya çalışıyorlar. Bu sistem ve operasyonlar bize acı dışında hiç bir şey katmayacaktır.

Bu coğrafyada anaların gözyaşlarını dindirmek için söylenen yalanlar gözyaşlarını sele çevirmiştir. Ocaklara ateş düşüyor, bunlar arasında ayrım yapmamızı isteyen zihniyetle karşı karşıyayız. Başbakan’ın yaptığı timsah gözyaşları dökmektir. Kürt kadın milletvekilleri ve parti çalışanı kadınlar, barış ve demokrasi için bedelini ödeyerek mücadele verdiler ve vermeye devam edeceklerdir. Bizim kimseden korkumuz yoktur.

Özgürlüğe sevdalı yüreklerimiz vardır. BDP’li kadın vekiller Başbakan’ın korkulu rüyası olmuştur. Toplumda bize karşı kin ve nefret tohumlarının gelişmesi için söylenmedik bir şey kalmadı. Sayın Başbakan kendi ananın ayaklarının altını öpmüş olabilirsin. Sadece senin anan yok. Dağdaki gerillanın, ölüme gönderdiğin polisin ve herkesin anası vardır. Ve herkes kendi anasına saygı gösteriyor ve analara saygı gösterilmesini bekliyor. Senin politikan yüzünden akan kan göl oldu, anaların gözyaşları ise sel oldu. Sen sorunu konuşarak çözmek için ilk adım atsan bu sorun çözülecektir. Kürt halkı ve Kürt siyasal aktörleri çözüm için hazırdır."

’KENDİMİ İHBAR EDİYORUM’

Kayapınar Belediyesi önündeki etkinlik 5 dakikalık oturma eylemi ile sona ererken, BDP’li vekiller ve partililer daha sonra ’Kendimi ihbar ediyorum’ kampanyası için Diyarbakır Adliyesi’ne giderek tutuklanan arkadaşları ile aynı suçu işlediklerini belirten dilekçeleri savcılığa verdi.

Kaynak: (DHA)

'Başımıza bir şey gelirse sorumlusu Başbakan'dır'

'Başımıza bir şey gelirse sorumlusu Başbakan'dır
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son açıklamalarının hedefindeki BDP milletvekili Sebahat Tuncel, "Başbakanın emriyle" kendisine dönük linç kampanyası başlatıldığını söyledi. Tuncel, "Bu süreçten sonra başımıza bir şey gelirse sorumlusu Başbakan'dır" diyerek, suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın BDP'li kadın milletvekillerini hedef alan sözlerine yönelik tepkiler sürüyor. Haklarında linç kampanyası yürütüldüğünü ve bunun baş mimarının da Başbakan olduğunu belirten BDP Milletvekili Sebahat Tuncel, Erdoğan hakkında ve Şeyma Güzel'le ilgili olarak daha önceden Emniyet tarafından çekilmiş ancak son günlerde basına servis edilen görüntülerle ilgili olarak kendi görüntüsünü yayımlayan medya kuruluşları hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.

Tuncel'in korumalığını ve şoförlüğünü de yapan Gülten Çatalbaş da aynı görüntülerin medyada yer almasından dolayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunacağı öğrenildi.


"Bu anlayıştaki Başbakanla kadın sorunu çözülmez"

Tuncel, Başbakan'ın tüm kadın vekillerle düzenlediği toplantıya BDP'li vekillerin katılmadığı için Başbakan tarafından bu şekildeki açıklamalara maruz kaldıklarını ifade etti. "Kadın ve erkek egemenliğine inanmayan bir başbakanın düzenlediği toplantıya katılmayız" diyen Tuncel, "Bu anlayıştaki Başbakanla kadın sorunu çözülmez" dedi.

"Linç kampanyasının emrini Erdoğan verdi"

Tuncel, "Önce konuşabileceğimiz insan barıştan yana tavrını koymuş olması gerekiyor. Bugün kendisinin kadınlardan taş kalpliler diye söz etmesi kendi düzeyini gösteriyor. Bu ülkede ağlayan kadınlar varsa bu başbakanın savaş politikaların sonucudur. Sistem her zaman önce kadınları vurun demiştir. Başbakan da yine önce kadınları vuruyor. Biz saldırılarla ilgili olarak geri adım atmayacağız. Benimle ilgili yürütülen linç kampanyasının emrini başbakan vermiştir. Bu sürecin baş mimarı Erdoğan'dır. Bu süreçten sonra başımıza bir şey gelirse sorumlusu Başbakan'dır" diye konuştu.

"Başbakan kadınların iradesine ipotek koyuyor"

BDP'nin avukatlarından Meral Danış Beştaş da Başbakan'ın sözlerine tepki gösterdi. Başbakan'ın bu konuşmaları ile kadınları sınıflandırdığına dikkat çeken Beştaş, "Bilmediği bir konu hakkında kadınları şu şudur, bu budur diye sınıflandırıyor. Haddine mi başbakanın? Kadınlar kendi gururlarını onurlarını korumasını bilir. Kendisi bu açıklamalarla kazanamaz kendisinin sicilinin bozukluğunu tüm kamuoyunca bilinir. '3 çocuk yapın' demek nedir? Tarihte hiç duymadım bu kadınların iradesine ipotek koymaktır" dedi.

"Azmettiriyor"

Başbakan her gün konuşmaları ile hem nefret suçu işlediğine, hakaret ettiğine hem de BDP'li kadınları hedef gösterdiğini ifade eden Beştaş, "İstenmeyen olaylar olduğunda, vekillerin başına bir şey geldiğinde kendisi azmettirici olacaktır. Kendisini bu savaş dilinden vazgeçmeye çağırıyorum" dedi.

(Kaynak: Evrensel gazetesi)